İstanbul henüz yaz günlerinin coşkusunu yaşamaya başlamadı. Hafif bir serinlik, insanların üzerinden geçerken onlara “Dikkatli ol üşütürüm seni” mesajını veriyor. Ama bu, uzun süren bir pandemi döneminden kurtulmak isteyenler için bir anlam ifade etmiyor. Kendini dışarıya, doğaya, çimenlere, suya atmaya hazır herkes, sevgilisinin elini yakalayan, çocuğunu kucağına alan soluğu ada vapurunda almış.
*
Tıklım tıklım dolu oturma alanları. Havada bir ses bulutu dolaşıp duruyor. Seslerin kendi içlerinde bir uyum var mı diye gözlerimi
*
Yüzmeye gidiyorlar, ağaçların altında piknik yapıp, yürümeye…bir parça nefes almaya. Çocuk arabasındaki bebek elindeki bez parçasını emiyor büyük bir iştahla. Bir genç kız, arkasına dönüp tanıdığı birilerine “hoşgeldiniz” diyor, vapuru sahiplenmiş, “biraz sonra kahve servisi yapar mı acaba?” diye düşünüyorum. Ne güzel olurdu. Cıvıl cıvıl genç kızların başları sevgililerinin boynuna gömülmüş, gözleri kapalı. Erkekler hiç kımıldamamaya çalışıyor pür dikkat, sihir bozulmamalı! Buram buram sevgi kokusu yayılıyor etrafa. Doğru ya, adaya giden vapurun kokusu sevgi olmalı, herkes mutlu, bulaşıcı bir tebessüm yüzlerde.
Ve birden farkediyorum sadece bende ve bir kişide daha maske var. Hepsi indirmiş maskeleri, ya gerçek maskeler? Onlar yüzlerdedir eminim.
*
Küçücük bir kız çocuğunun ayağıma basmasıyla kaldırıyorum kafamı. Göz göze geliyorum, kırmızı bir türbanla örtülü kafasında gözlüklü gözlerine takılıyor gözlerim. Neden diyorum, neden bu yaşta türbana sokmuşlar seni, gidişini izliyorum. Annesinin yanına gidip oturuyor. Anne siyah çarşaflı, yüzü açık, çok güzel gülüyor, mutlu gözüküyor.
*
“Ada vapuru yandan çarklı
Bayraklar donanmış cafcaflı
Simitçi, kahveci, gazozcu
Estirir de ada yeli estirir
Seni sevindirir, beni küstürür
Lüküs kamarada kimler oturur
Müslümanı, Yahudisi, Urumu
İsporcusu, ihtiyarı, veremi
Kiminin saçı uçar kiminin eteği
Şinanay da yavrum șina şinanay
Şinanay da şinanay hoppa şinanay”