ALEVİLİK MESELESİ

Kanayan bir yaradır bu mesele.

Bu kanamayı durdurmak, elbette siyasi kararla olacak.

Niyet varsa tabii.

Alevi kardeşlerimiz eşit yurttaşlık temelinde haklar istiyorlar.

 Diyorlar ki: “Bırakın inancımızı kendi ibadethanelerimizde yaşayalım.”

Cem evlerinin ibadethane statüsüne alınmasını istiyorlar.

 Çok mu zor, çok mu absürt bir istek?

“Cümbüş evi” diyenler de diyorlar ki:

“Sizi kültür bakanlığında kuracağımız bir daire ile taltif edeceğiz. Dedelerinizi maaşa bağlayıp, cem evlerinize bedava elektrik vereceğiz, onarımlarını da bedava yapacağız. Ama, kendinizi bu daire dışında temsil edemezsiniz. Yani, cem evlerini ibadethane olarak tarif ettirmeyiz.”

*

 Bir devlet, vatandaşlarına inancınız şu olacak, ibadethaneniz böyle olacak diye dayatmada bulunamaz.

Hele, laiklik temelinde kurulmuş bir devlet ise hiç olamaz.

Modern devlet, halkına inanç tarifi yapamaz.

İşte, ülkemizde böyle bir Alevilik tasavvur ediliyor.

*

Alevilik daireye alınıyor.

Sünnilik nasıl sınırlandırılamazsa, Alevilik de bir dairenin içine hapsedilerek, kültür faaliyeti olduğu söylenerek sınırlandırılmamalı.

Bırakın, kim neye nasıl inanıyorsa inansın.

Hangi inancın makbul olduğunu siz mi tayin edeceksiniz?

Peki, Allah’ın yetkisi ne olacak?

Kullarını yaratan Allah, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu söylemeyecek de, bu iş size mi kaldı?

Yapmayın, ülkeyi daha fazla derinliklere ayırmayın.

Aleviler de bu ülkenin makbul vatandaşları.

Vergi veriyorlar, askere gidiyorlar.

Vatandaş olmanın gereklerini hakkıyla yerine getiriyorlar.

Onların vergileriyle karşı mezhebi donatmak, o mezhebin ibadethanelerini ihya etmek, din adamlarına maaş vermek çok mu adil?

Ne yani?!

Bırakınız, cümbüş yapacaklarsa(!)istedikleri mekânlarda yapsınlar.

Size ne, bize ne?