Baş ağrısıyla geçen bir haftadan merhaba sevgili “Dünlük”… Pazartesinden beri istisnasız baş ağrısı ile uyandım, baş ağrısıyla uyudum. İlaçlarla sadece şiddeti azaldı. Ama ilacın etkisi geçtiği andan itibaren ense kökümden göz yuvarlarıma kadar varan bir baş ağrısı. Bazen soldan vuruyor, bazen sağdan. Gözlerimi çekip çıkarma isteği uyandırıyor çoğu zaman.
Yıllardır bu kadar uzun süreli baş ağrım olmamıştı. Sosyal medyaya göre, gökyüzündeki yıldızların açıları bile baş ağrısına neden oluyor. Hava da gergin ne zamandır. Basıncın etkisi de olabilir. Ya da her gün okuduğumuz birbirinden kötü, umudu öldürücü haberlerin etkisi çıkmaya başladı. Onun yarattığı gerginliğin bir sonucu.
Bugün okuduğum bir haber de baş ağrımın şiddetini artırdı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk demiş ki, “Her kadın cinayeti bizim kadına yönelik şiddetteki kadın cinayeti değildir.” Yalansız, cümleyi iki, üç kere okudum. Ne demek istiyor diye. Yorumlarda “Türkçe altyazısı olsaydı keşke” diyenlere de katılmadım değil. Haberin içini okuyayım belki anlarım dedim. Okudukça Türkçenin bu kadar kötü kullanılmasına ayrı üzüldüm, zihniyetteki çarpıklığa ayrı…
Bakan Selçuk, “İçişleri Bakanlığı verilerini esas alıyoruz. Her kadın cinayeti bizim kadına yönelik şiddetteki kadın cinayeti değildir. Her intihar kadın cinayeti değildir. Her şüpheli ölüm de kadın cinayeti değildir. Bazı internet siteleri intiharları kadın cinayetlerine katıyorlar. Bu konuda dikkatli olmak lazım” diyor ekliyor: “Basın mensuplarımıza önerim İçişleri Bakanlığımızı esas almasıdır.”
Benim ve bazı yorumlara bakılırsa birçok kişinin bu konuşmadan anladığı şu: Her kadın cinayeti aynı değil. Bazı kadınlar yaptıklarıyla, yaşadıklarıyla ölmeyi hak ediyor! Eğer bakan bunları demek istemiyorsa sorun yine de vahim. O zaman demektir ki, anlatmak istediğini anlatacak kadar bile dile hakim değil. Tabii buna inanmak biraz Pollyannacılık olur.
Zaten kadına şiddet uygulayan, alenen tehdit edenler, tehditlerini gerçekleştirip öldürenler mahkemede kravat taktı diye, takım elbise giydi diye hakimin takdirini kazanıyor! Ya da öldürdükleri kişinin arkasından atıp tutuyor, şöyle hakaret etti, böyle erkekliğime sövdü vs. Nasılsa o kişi kalkıp kendini savunamayacak. Hele bir de cinayeti işleyen ya da onların ailesi sosyal medya profillerine belirli kişilerin fotoğrafını koyunca, “Hamili kart yakınımdır” der gibi, hakimler cezayı azalttıkça azaltıyor. Ya da bir af çıkıveriyor, yine topluma karışıyorlar. Yine onlara göre hayatlarındaki kadınlar “ölmeyi hak ediveriyor”, yine ellerini kana buluyorlar!
Ama atalarımızın dediği gibi balık baştan kokuyor! Yönetim katında, yetkili olan kişilere göre de bazı kadınların ölümü “kadına yönelik şiddet” değilse, onlar ne yapsın, değil mi ama!!!
Başınızı ağrıtmayacak haberlerle dolu bir gün diliyorum.