Hafta sonuna baskın şeklinde ilan edilen bir ‘‘sokağa çıkma yasağı’’yla girdik, sürpriz bir istifa ve onun reddiyle çıktık. ‘‘Baskın şeklinde’’ diyorum; yasağın başlamasına sadece 2 saat kala yasak ilan edildi. ‘‘Sürpriz istifa’’ diyorum; AKP iktidarı döneminde tren kazalarından yolsuzluk iddialarına dek, istifa gerektiren o kadar çok olay yaşadık ki, ‘‘fıtrat’’ denildi geçildi. Taraflı tarafsız siyaset bilimciler, hukukçular, kulis uzmanları bunları yeni bir olaya kadar yazacak çizecek. Haberli miydi, habersiz miydi; pelikan mı uçtu, kaz mı kaçtı; hukuklu muydu, hukuksuz muydu, kamuoyunu aydınlatacaklar!
Benim bildiğim kadarıyla uzunca bir zamandır (AKP’den önce de vardı) hükümet oluşturulurken bakanlardan istifa mektubu alınır, başbakanın çekmecesinde dururdu. Her halde istifa-görevden alma mekanizması ‘‘memur bakan’’ döneminde daha zor değildir. Bu kadarını söyleyip cahili olduğum alandan (çok da umursamadığım) uzaklaşıyor; baskın yasağın ekonomi boyutuna dönüyorum…
Antalya’da yaşayan ve Antalya 3T’de yazan biri olarak beni bu baskın yasağın verdiği zarar ilgilendiriyor. Türkiye’nin tüm şehirlerinde her gün binlerce semt pazarı kurulur, bu pazarlar ekonomide çok büyük yer tutar. Tüm pazarlarda sebze ve meyve yüzde 70-80’lık paya sahiptir. Baskın yasak, en büyük darbeyi cumartesi ve pazar günü tezgâh açan pazarcılar, hafta sonu için sebze meyve hazırlamış marketler ile çiftçilere vurdu. Şimdi ‘‘iki günlük yasaktan ne kadar zarar doğacak’’ diyenler olabilir. Anlatayım…
Sebze ve meyve piyasadaki talebe göre, üretim bölgelerinden tüketim bölgelerine gönderilir. Çiftçi hal esnafı (komisyoncu) bağlantı halindedir; ürünü toplar, gece veya erken saatte hale götürür. Hal esnafı, yeterli talep yoksa çiftçiyi uyarır, telef olmaması için ürün toplanmaz. Çiftçinin hale getirdiği ürün öğleye kadar ambalajlanır, sonra kamyonlara yüklenir. Kamyonlar Akdeniz ve Ege sahilinden ikindi veya akşam üzeri yola çıkar, sabaha karşı İstanbul Ankara gibi büyükşehirler başta olmak üzere tüketim merkezlerindeki hallere varır. Buradan da pazarcılar ve marketlerin yetkilileri sabahın erken saatlerine perakende satış için malı alıp tezgâhta tüketici ile buluşturur. Tüketici halindeki esnaf (kabzımal) pazarcılara ve marketlere sattığı malın parasını, yasal komisyonunu keserek tüketici halindeki komisyoncuya gönderir. Tüketici halindeki komisyoncu da yasal kesintileri keser ve tüketiciye verir. Pazar günleri tüketici halleri kapalı olur. Bu yüzden hafta sonu kurulan semt pazarları için Pazar esnafı fazla mal alır. Pazarcıların çoğunluğu ile marketler malı cumadan alır. İki günlük yasak, baskın şeklinde son anda açıklandığı için cumartesi ve pazar pazarlarında satılacak tonlarca sebze meyve ya bozuldu telef oldu, ya bozulma aşamasına geldi değer kaybetti.
Somut olarak örneklersek… Üretici halinden cuma akşamı yola çıkarılan ıspanak tüketici halinde cumartesi ve pazar günleri zorunlu olarak bekletildi. İki günde ya çürüdü ya buruştu. Çürüme başladıysa doğru çöpe. Buruştu ise kilosu 4 liradan gidecekken, düştü 1-2 liraya… Diyelim ki cumartesi veya pazar pazarı için aynı şekilde pazarcı, manav ve marketçi ürün aldı. İki gün bekleyen ürün ya çöpe veya yarı fiyatına…
Şimdi baskın yasakla ticaret durduğu için iki haldeki komisyoncular kârdan; pazarcı, manav ve marketçi hem kârdan hem maldan zararda. Üreticinin anası ağlıyor. Çünkü hem ürünü telef oldu, hem o ürünü hale ulaştırana kadar yaptığı masraf zarar bonusu oldu… Bu yasak iki gün önce açıklansaydı, üreticisi, esnafı ona göre tedbirini alsaydı. Çöpe giden ürüne, heba olan emeğe, yakıtında ambalajına onca masrafa yazık değil mi? İstifa olmuş olmamış ne yazar!..