Sen, Yunan mezalimini bilir misin?
Rum askerler her yeri ateşe veriyorlardı.
Köy köy dolaşıp körpe çocukları süngülüyor, kadınlara tecavüz ediyor, tecavüz etmekle kalmıyor göğüslerini kesiyorlardı.
Camileri cemaatiyle yaktılar.
Evleri, aileleriyle…
Böyle bir mezalim görülmemişti.
Tarih, böyle bir hunharlığa şahitlik etmiyordu.
İçinden bir kahraman çıktı, bu zulme son verdi.
Kırık kaburgası ve sancıyan böbreğine rağmen…
Sarı saçlı, mavi gözlü kahraman olmasaydı nesebin ne olurdu, kim bilir?
Adın ya Yorgo, ya Morgo olurdu.
Babanı başka bir diyarın toprağında arardın.
O büyük kahramana ne adına buğz ve hakaret ettiğini biliyoruz.
İnandığın din sana bunları söylemiyor.
Bir kere ölenin arkasından doğru konuşmayı öğreneceksin.
İkincisi, seni zulmetten kurtaran adama vefa duygusuyla bağlanıp, ruhu için dualar edeceksin.
Ülkenin ana muhalefet lideri, gittiği şehit cenazesinde yumruklandıktan sonra bir eve sığındı.
Sanıyorum, bir kadın sesi “Yakın!” diye yırtındı.
Biz o sesi Sivas’tan da hatırlıyoruz.
Madımak’ta yakılan onca sanatçı ve insanımızın feryatlarından biliyoruz.
İnsan yakmak feci bir insanlık suçudur,
Onlar bu suçu güya inançları adına işlediler.
Yunan askerleri de hınçları adına yaptılar.
Aranızdaki fark nedir?
İki gün sonra 10 Kasım.
O büyük kahramanı kaybettiğimiz gün.
Büyük ölülere yas tutulmaz, fikirlerine bağlılık gerekir.
Sen o fikirlerden kopuksun; bari vicdanın varsa sesini dinle.
O olmasaydı nesebin sahih olmayacaktı.
Sevmeyebilirsin.
Sevme zaten. Seninle aynı karede olmak istemem.
Bari, ağzını bozma, hakaret etme, saygılı ol.
Pişmanlığın varsa Anıtkabir’e git o gün.
Ruhundan özür dile, biliyorsan fatihanı oku!