Bingöl’den Paris'e bir yol:YAŞAR BAZANCİR

Onun adı Yaşar. Nam-ı diğer Yaşar Bazancir. Ama ben ona "Bizim Yaşar" demeyi daha çok seviyorum.

Kültür ve sanat denilince Paris'de ilk akla gelenlerdendir. Radyo, şiir, konser, gösteri, geceler derken, Yaşar’ı sanatın her alanında görmeniz mümkün. Yaşar adeta sanat için yaratılmıştır. Sanat ruhlu özel bir kişiliktir.

Sanata, şiire olan tutkusu onu öyle güzelleştiriyor ki, sanatsız bir Yaşar Bazencir düşünemiyorsunuz.

Yıllardır Paris'de radyo sektörünün baş isimlerindendir bizim Yaşar. Büyülü o ses tonu ile; samimiyeti, kibarlığı, efendiliği, saygısı o kadar bütünleşir ki, her biri tane tane akar sözlerinden.
Hücrelerine kadar sanatla yıkanmıştır Yaşar. Sanatla beslenmiş asil bir ruhu vardır.

Radyo12 ve Göl Radyo’da sunuculuk yaparak deneyimini arttıran Bazencir, burada yaklaşık 12 yıl sürdürdüğü radyo sunuculuğu görevi sırasında, Bingöl ve İstanbul’da alanında uzman hocalardan da hem diksiyon, hem de beden dili eğitimleri aldı.

Bingöl’den Paris’e uzanan bir yaşam yolculuğu ve Radyoculukla iç içe geçmiş bir yaşam. Paris’te bir kültür elçisi.

Bugünkü yazımda,  Yaşar Bazencir ile yaptığımız söyleşiye yer vermek istiyorum.  

*

-Yaşar Bazancir kimdir? Okuyucularımız için kendinizi tanıtır mısınız?

Bazancir: 1979 Yılında Bingöl’de dünyaya geldim. Yani doğma ve büyüme Bingöllüyüm. Bingöllü bir anne babanın on çocuğundan dördüncüyüm. Ailede benden başka radyocu yoktur. Bingöl’de Mirzan Mahallesi’nde büyüdüm. Eğitimimi de  Bingöl’de tamamladım.
Yaklaşık 12 yıl Bingöl radyolarında bu işi yaptım. Şu anda da Paris Pimg radyoda kariyerime devam etmekteyim.

-Kendinizi nasıl bir dünya görüşüne sahip biri olarak tanımlarsınız?

Bazancir: Ben öncelikle Hümanist biriyim. Demokratım, Özgürlükçüyüm
Bütün dünya dillerine, kimliklerine ve inançlarına saygı duyar, benimserim. Bağnazliğı, yobazlığı ve cahilliği sevmem. İnsani olan her şeyi kucaklarım. Bütün dünya insanlarının özgürce bir arada, demokratik bir ortamda yaşamalarından yanayım.

-Yaşar Bazencir, nelerden hoşlanır, hobileri nelerdir?

Bazancir: Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, kahve içmeyi, özellikle yağmurda yürümeyi çok severim. Film izlemeyi, sinemayı, tiyatroyu ve müzeleri de çok severim.Yayından sonra kendimi dinlemeye bayılırım. Paris'de sinema ve opera'ya gitmekte özel zevkim.

-Ne tür müzikleri ve Fransa da kimleri dinlersiniz?

Bazancir: Etnik ve dünya müziklerine hep hayran olmuşumdur.
Fransız sanatçısı Édith Piaf hayranıyım. Dalida dinlerim. Barbara dinlerim. Genelde nostalji Fransız müziğini dinlerim. Opera ve caz da sevdiklerim arasındadır. İtalyan operasına bayılırım. Bir Pavarotti ve Maria Callas hayranıyım. Müzik dünyam bana değer katan, huzur veren sanatçılarla doludur.

-Radyo tutkusu nasıl gelişti ?

Bazancir: Çocukken hepTRT radyosu dinlerdik. O dönemlerde haber sabah programını kaçırmazdım. Sunucu çok güzel sunuyordu. Aşktı benim için. Lise son sınıfta, arkadaşımın tavsiyesiyle bir radyo da sunucu yarışmasına katıldım.Yüzlerce başvuru arasından birinci seçildim ve meslek hayatım orada başladı.

Ne tür yayınlar yapıyorsunuz?

Bazancir: Hemen hemen her branşta yayın hazırladım ve sundum. Kültür-sanat programları yaptım. Yarışmalar düzenledim. Haberleri sundum. Canlı konuklar alarak gündemdeki konuları ele aldım. İnsan işini severek yapınca, tek bir alanda kalmak istemiyor, kendini aşıyor.

Dijital Radyo hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bazancir: Ben benimsemiyorum! Cep radyosundan radyo dinlemek bana keyifli gelmiyor. Cep telefonları asla eski radyoların yerini tutamaz. Radyo başında gizemli, güvenli bir ses dinlemenin zevki bambaşkadır. Radyo bir sihirdir ve o sihir bozulmamalıdır.


-Radyo da yaptığınız hangi programı unutmadınız?

Bazancir: Anneler günü dolayısıyla yaptığım programı unutamıyorum. Yılın annesini seçmiştim. Maddi durumu çok kötü olan bir anneydi. Canlı yayından gelen hediyeleri ve destek veren esnafların yardımlarını bu annemize vermiştik. Türkçe bilmiyordu ve Zazaca kendini ifade etmişti yayında ağlayarak. O anı o programı unutamıyorum.

-Radyo deyince aklınıza ilk gelenler kimlerdir?

Bazancir: Benim ilk aklıma gelenler ve sevdiklerim arasında olanlar;
"Melon şapka" "Okan Bayülgen" "Meltem Cumbul" "Beyazıt Öztürk" diyebilirim.

Daha sayacağım çok kişi olsa da bunlar ilk aklıma düşenler.

Radyoculuğun zorlukları ve güzellikleri nelerdir?

Bazancir: Sevdiğin insan gibi sevdiğin mesleğin de nazını çekiyorsun. Ekonomik olarak çok tatmin edici bir meslek olmasada, insan bir işi severek yapınca yorulmuyor ve bıkmıyor. Manevi katkısı oldukca fazla. İnsanların kalbine dokunabilmek kadar mutluluk veren bir şey yoktur. Radyo benim en iyi dostum, en iyi arkadaşımdır. Kendimi güvende hissettiğim tek yerdir. Aynı zamanda benim bir kültür silahımdır.

-Bir Radyocu'da olması gerekenler nelerdir?

Bazancir: Bilgi, kültür, alt yapı, nezaket, doğallık, saygı ve her şeyden önemlisi GÜVEN...Bu işte alaylı olmakta önemlidir. Egitim de gerek fakat şart değildir. Alaylı olmak ise olmazsa olmazdır.

-Kimleri ağırladınız?

Bazancir: Ben kültür, sanat programı yapıyorum. Şiir programı yapıyorum. Ben bir şiir severim aynı zamanda. Hem yazar hem okurum.

Türkiye'nin hemen hemen bütün majör sanatçılarını ağırladım. Haldun Dormen, Belkıs Özener, Nilüfer, Tanju Babacan, Suavi, Selda Bağcan, Cemil İpekçi, Utku Uysali, Sibel Can, Cenk Tevetoğlu ve daha yüzlerce tiyatrocu, oyuncu, ses sanatçısı, modacı, siyasetci, yapımcı mikrofonumdan geçmiştir. Bunların içerisinde birçok Fransız sanatçısı da mevcut.

-Aldığınız ödüller nelerdir?

Bazancir: Yıl 2004... Bingöl’de en iyi radyo programcısı seçildim.

Yine özel bir gazetenin düzenlediği yarışmada en iyi radyo programcısı ödülünü aldım.

Paris'de aldığım üç başarı plaketim var.

Dördüncü ödülümü, Adıyaman Flarmanı orkestrasından, Paris'de en iyi radyo programı olarak aldım.

-Paris'de radyocu olmak zor mudur?

Bazancir: Paris'de radyocu olmak hem güzel hem zordur. Zira buradaki dinleyeci kitlesi Türkiye’den farklıdır ve radyo kültürü gurbet topraklarında son yıllarda oluşan ve gelişen bir durumdur. Eksikleriyle de olsa gurbette radyoculuk yapmakta bir ayrıcalıktır. Burada insanların kalbine dokunmak bana yetiyor. Beni mutlu ediyor. O yüzden nerede olursa olsun mesleğime hep aşığım.

*

Yaşarın yol hikayesi’nden bir özetti bu!

Bingöl’de başlayıp Paris'de devam eden bir yol. O yola birgün yolu düşenler olursa, "Şanslı yolcusunuz" diyebilirim.

Onun dostça, sıcak, samimi, doğal, güven dolu sohbeti ve sesiyle karşılanmak ayrı bir güzellik.

Sevgili Yaşar'a bu güzel söyleşiden dolayı teşekkür ediyor bundan sonraki projelerinde başarılar diliyorum.