Halk TV’de Serhan Asker’in “Görkemli Hatıralar” programını izliyorum.
Her hafta izlerim.
Cumartesi günün görkemli insanı Aşık Veysel.
Aşık Veysel’in hayatına sığmış olanlar.
Değerli sanatçımız Belkıs Akkale’nin seslendirdiği şiirsel türküler.
Torunu Çiğdem Hanım.
Belgesel ustası Nebil Özgentürk.
Nazım Hikmet, İbrahim Balaban.
Yarın da Bekir Coşkun günüymüş. Sabırsızlıkla bekliyorum.
Bu güne değerli bir dostumun şakasıyla ayıldım.
Önce bayılmış gibi oldum, sonra ayıldım.
Erkan Kadıoğlu, Erzurum’dan tanıdığım güzel bir insan.
Düzce’de noterlik yapyor.
Kardeşi Prof. Hakan Kadıoğlu, Atatürk Üniversitesinde beyin cerrahı.
Birçok hastayı hayata kavuşturan, insan sevgisiyle meşbu güzel doktorumuz.
Erkancığım, facede paylaştığı şakasında Düzce’deki ofisinin soyulduğundan bahisle hayali hırsıza şu ihtarda bulunuyor:
“Ofisimdeki kamerayı fark etmedin. Görüntülerin ortada. Kırılan kapımı ve çalınan eşyalarımı eski haline getirmezsen, elimdeki görüntüleri polise bildireceğim.” Diyor,
Altına da “hırsız budur” diyerek bir link koyuyor.
Link’e bastığımda kendimi görmez miyim?
Adeta kahroldum, eyvah dedim, rezil olduğumu düşündüm.
Kendisini telefonla aradım.
“Abi, yaptığım bir şakaydı. Hakkınızı helal edin” dedi.
Meğer, o linke basan herkes kendini görmüş.
Yalnız ben değilmişim.
Sohbet ilerlerken, tv’de Aşık Veysel anısına yapılan programı anlattım.
“Ne değerlerimizi neler adına tekmelemişiz. Yazıklar olsun diyorum.”
Kimini inanç adına, kimini ideoloji, kimini etnisite adına.
“Milletimiz bu kadar vefasız değil” diyerek o yoğurt hikâyesini anlattı.
Dedi ki:
“Abi bir kaptaki yoğurdu düşün. O yoğurdun kaymağı dedelerimizdi, şimdi yoklar. Ortadaki katı tabakayı da geç, altı sücük çıkar. Yani, yoğurdun sulanmış hali. Şimdi biz böyle bir devirdeyiz.”
Sonra Belkıs Akkale’nin şu güzel sözünü paylaştık aramızda:
“Kuruş, duruşu bozar.”
Sücüklü bir devirde kuruşlar uğruna ne duruşlar bozuluyor bir anlasak