İnsanlar; diğer insanlarla ilişki kurmadan, konuşmadan, paylaşmadan, bir araya gelip; gülmeden-ağlamadan, oynamadan- zıplamadan, şarkılar türküler söylemeden yaşayabilir mi? Ya da ne kadar yaşayabilir?
Bizler; kavga etmeyi, gözünün üstünde kaşın var diyerek her şeyi eleştirmeyi, karşımızdakinin hakkından gelmeyi çok iyi beceriyoruz da; birlikte yaşamayı –hayatı paylaşmayı aynı oranda başaramıyoruz.
Uzun zamandır; kapitalizmin toplumu tüketime yöneltmesi, paranın tapılası bir şey haline gelmesi, her şeyi satın alabilmesi.. Mevki, makam hırsı.. Bitmeyen talepler, arzular, beklentiler.. Kıskançlıklar, çekememezlikler, hırslarla yaşanılan bir süreç vardı..
Böyle bir ortamda kaybolup giden değerler. Ve yok olan birlikte yaşama sevinci..
Pandemi süreci zaten son yıllarda pek te başarılı bir şekilde sürdüremediğimiz ‘Sosyal yaşama’ büyük darbe vurdu.
İnsanlıktan çıkıyoruz farkındamısınız?
...
Aslında bir çoğumuz ‘Milyonların içinde yalnızdık’ zaten.. Ne duygularımızı, ne sevinçlerimizi, ne acılarımızı doğru düzgün paylaşamıyorduk . Bir araya gelemiyorduk. ‘İnsan insanın kurdu’ olmuştu.. Kimle bir araya gelsek ‘Acaba bize ne kazık atar’ diye korkar olmuştuk..
Bu nedenledir ki, fırsatını bulan kendini yalnızlığın getirdiği ‘Huzur’ ortamının içine atıyor. Kalabalıklardan, insandan kaçıyor. Küçük kentlere, doğaya yöneliyor. ‘Ne kadar az insan o kadar huzur’ düşüncesi giderek yaygınlaşıyor.
...
Bunun pek te öyle olmadığını Pandemi bize gösterdi. Kapattı insanlığı kendi dört duvarına, kopardı fiziksel iletişimi ve bitirdi sosyal yaşamı... Anladık ki, “Yaşadığımız hayat hayat değil” ..
Bir şeylere sahip olmak uğruna harcanıp giden, vazgeçilen o değerler, zamanlar, gün geliyor arasanda artık bulunmuyor.
Giden gidiyor.
Bir duraklayınca, soluklanınca.. Anlıyorsun da ..
Pişmanlık fayda etmiyor..
...
Hayatın anlamı nedir ? Biz niçin yaşıyoruz ki.. Para kazanmak için mi? Mevki kazanmak için mi? Varlığımızı sürdürmekse amaç, rahat ortamda yaşamaksa amaç; bizden önceleri bu olanaklara sahip olmayan insanlar da yaşadı . Üstelik çok ta mutlu yaşayanlara şahit olduk. Köylerimizde asırlık çınarlar gibi hayat sürenler ve tüm hayatı komşularıyla paylaşanlar, hayvanlarıyla, doğal ortamda yaşayanlar mı daha iyi hayat yaşadı. Yoksa saray gibi konutlarında yalnız başına duvarlara türkü söyleyenler mi?
....
İyice tuz biber ekti pandemi..
Ama pandemiden önce de biraz öyleydi zaten. İnsan sosyal yaşamdan kopuyordu. İnsanları bir araya getiren sosyal kurumlar giderek güç kaybediyordu.
Tamam dikkatli olmamız lazım.. Maskeye-mesafeye dikkat etmemiz lazım. Bunlarla birlikte, sosyal yaşamı da bir şekilde ayakta tutmamız gerekiyor. Hayatı paylaşmayı , birlikte olmayı başarabilmemiz gerekiyor. Bunları beceremez isek, insan fiziksel ve doğal ihtiyaçlarını karşılama noktasında çok zorluklarla karşılaşır. ‘Ben kendime yeterim’ demek hakikaten insanı insandan uzaklaştıran, toplumsallaşmaktan alıkoyan bir düşüncedir.
Hani ‘Hayatı dolu dolu yaşadım’ denir ya.. ‘Ben kendime yeterim’diyen hayatı dolu dolu değil, boş yaşamış olur..
‘Boşa geçmemiş bir hayatınız olması’ dileğiyle..