BU DİYANET!

Bürokrasi hayatımda Diyanet’in bağlı olduğu değerli bir Devlet Bakanımızla çalıştım.

Bu bakanımızın adı Kâzım Oksay.

Daha sonra, değerli dostum ve hemşehrim Mehmet Nuri Yılmaz’ın 12 yıl süren Diyanet İşleri Başkanlığı döneminde de bu kurumla ilişkim devam etti.

Diyanet’i hiç bu kadar boğazına kadar siyasete saplanmış bir halde görmedim.

O yüzden, sosyal medyada “Diyanet kapatılsın” paylaşımları çoğaldı.

Fetvaları çokça eleştirildi.

Yaptıkları, söyledikleri hazmedilemedi.

Bazı aklı başında ilahiyatçılar, Kur’an ve sünnet İslâmı yerine Emvi İslâmı’nın ve Arapçılığın dayatıldığını ifade ettiler.

Şahsen ben, bu kurumun yaptıklarını inanmış bir Müslüman olarak hazmedemiyorum.

Ama, “kapatılsın” diyenlerden değilim.

Büyük Atatürk’ün kurduğu bu kurumun, kanununda tarif edilen ilkelerle yönetimini sağlayacak köklü bir ıslahata muhtaç olduğu kanaatindeyim.

Evimin yakınındaki camiden, yatsı namazı vaktinde önce selalar, sonra ezan sesleri işitiliyor.

Tam bir Arap ağzı okuması ile yapılıyor.

Bir kere, ezandan iki-üç dakika önce okunan selâlar, ezan okunduğu izlenimini veriyor ve birçok insanı vakitsiz namaz kılmaya sevk ediyor.

Öğrendiğimize göre, bu ezan ve selâları, bir Başkan Yardımcısının torpilli oğlu okuyormuş.

Buna itirazımız var.

Bu ezan ve selalar, Osmanlı’dan beri biz Türklere has bir okunuş tarzı ile okunuyor ve dinleyenleri büyülüyordu.

Bu genç çocuk Arap ağzıyla okuyor ve hiç de hoş karşılanmıyor.

İnsanlara tat vermiyor.

Arapçılığın bu kadarına pes!

Bu arada, sosyal medyaya Diyanet kaynaklı bir metin düştü.

Şu başlıkla yayımlanmış:

“ŞAKA DEĞİL!. DİYANETİN BEDAVA DAĞITTIĞI KİTAPTA YAZILI!”

Neymiş, bakalım:

Kitabın adı “Diyanet ve Gençlik” miş.

Ve o kitaptan birkaç satır:

“Maalesef, ileri zekâlı bir nesil geliyor.

Çocuk ileri zekâlı olacak da ne olacak?

Yaptığını beğenmeyecek ve inancınla, ibadetinle alakalı sorular soracak.”

İnanasım gelmedi. Yazılanlar doğru ise,

Soruya bile tahammülü olmayan bir kurum.

Okumaya karşı, bilgilenmeye karşı olduğunu hissettiriyor gençlere.

O yüzden bir çok genç dininden soğuyup, “deist”liği seçiyor.

Yazık, çok yazık!