ÇOK ÇABUK ESKİDİN!

esrarıydın gönlümün

ne güzeldin sen

ne iyiydin

hak'tan bana

bir kutsal hediyeydin

çok acele ettin, çok

kayıp gittin bir yıldız gibi

çok çabuk eskidin

beni de eskittin

*

bir gece firar ettin otağımdan

od düşürdün ocağıma

yaktın düşlerimi

ben de göçtüm çaresiz

duymadın

yeni bir şarkı da söyleyemedin

yeni bir türkü de tutturamadın

eskisini bile unuttun

sırra kadem bastın

çok çabuk eskidin

beni de eskittin

*

bu kadar da olmazdı

ama sen olmazı da oldurdun

sırrımı öldürdün

duysaydı elin âlemi

alırdı eline kalemi

başlardı yazmaya hikâyemi

yazdırmadım

dile düşürmedim

aradım yine seni

belki son çare olur diye

olmadı, olamadı

çok çabuk eskidin

beni de eskittin

*

yenik düştüm zamana

tazelendi hicran yarası

yas tuttu martılar

sustu kırlangıçlar

boynunu büktü güller karanfiller

yorgun düştü papatyalar

soldu cümle dağ çiçekleri

kesildi benim de sesim nefesim

sana hiç söyleyemedim

çok çabuk eskidin

beni de eskittin

*

yine de bir gün:

"yeniden sırrım

yeniden gülüm, sümbülüm

yeniden karanfilim

yeniden papatyam

yeniden kutsalım olabilir misin

yeniden

yeniden yenileyebilir misin kendini

ne dersin?"

desem dedim, içimden

*

deme artık, dedi, adsız'ım:

o güzel ne derse desin

boşuna heveslenme süleyman

bitti artık o hikâye

defterden silindin

adının izi bile yok

zaten adsız'dı adın

ne adın kaldı, ne de  tadın

boşuna heveslenme süleyman

yok artık

o kutsal hediyenin hevesi

uymadı sana hayat felsefesi

belki de yetmedi yeni yetme nefesi

*

İstanbul, 4 Mayıs 2021