Kızılcıklar kızardı yine
Devran dönüm eşiğinde
Gün yeni güne dönecek.
Hazan vurmasa da rengini
Verdi işaretini;
yeşilde sarı benek
Ciğerde illet lekesi gibi
büyüyerek
bitirecek
Mevsimlik dirimi.
Yapraklar düşüp savrulacak
Dal çıplayacak, kararacak gövde
Belki uyuyacak
Belki ölüm arifesinde.
Soyundukça dallar
Üşüyor, ürperiyorum
Yapraklar eksiliyor
Ben tükeniyorum…
...
Bu dizeler, bir eylül başında, uzak bir diyarda, kuş sesleri ve yaprak hışırtılarının eşsiz senfonisini dinlerken dökülmüştü defterime…
Saatlerce ormanda yürümüş, karşılaştığım kızılcık ağaçları beni alıp çocukluğuma ve çocukluğumun geçtiği Toroslardaki dağ köyüne götürmüştü.
Kızılcıklar erken yaprak verip çiçek açar, ancak meyvesi geç olgunlaşır. Nohut büyüklüğündeki kıpkırmızı meyveleri ilkbahara kadar dallarında kalır. Vahşi hayattaki bazı hayvanların, özellikle kuşların zorlu kış günlerindeki azığıdır.
Kızılcıkların renginin yeşilden kırmızıya dönmesi, yazdan sonbahara geçişin de işaretidir.
Bir değişim mızıkası gibi…
Kızılcıklar kızarmışsa, bilin ki bazı ağaçların yapraklarında sararma başlamıştır. Dönüşüm, değişim kaçınılmazdır.
Antalya’da günlük yürüyüşümü yaparken, yolumun üzerindeki kırık dökük ormancıkta biraz turladım.
Dört yanından imar vurgunuyla hançerlenmiş, içerisi öbek öbek atık dolu ağaçlık, beni uzaklara gönderdi; bu dizeleri anımsadım.
Şehir kıyılarında bile en doğal haliyle korunup insanların güven içinde soluklandığı ormanlar geldi gözümün önüne. Bir de şehrimin ve ülkemin kıyıma uğrayan akciğerlerini düşündüm.
Kızılcık aradı gözlerim. ‘‘Devran dönüyor, kuşlar doyacak, güzel günler gelecek’’ diyebilmek için…