DİJİTAL TÜRBüLANS MI DEDİNİZ?

Ramazan Bayramı sohbetlerinde hal hatır sorulduktan sonra laf döner dolaşır sonunda eski Bayram hikâyelerinin dillendirilmesine gelirdi. Bu Bayram maalesef Koronovirüs bulutları günlük yaşamı kararttı. Kısıtlama filan derken, eş dost akraba ziyaretlerinden de ister istemez muaf olduk. İyi ki sosyal medyamız var. Bir tarafta dijital harçlıklar konuşulurken ”Eski Bayram” muhabbetleri de devam ediyor.

Tabii, uzun yıllar önce dini Bayramlar ile adeta özdeşleşmiş olan Bayram gazetesi vardı. Bu anlamlı gazetenin niteliği Gazeteciler Cemiyeti tarafından yayınlanıyor olmasıydı. Belirgin özelliği de her görüşten, değişik yaşam felsefelerini benimsemiş gazetecilerin aynı gazetede köşe yazabiliyor olmalarıydı.

Mesela;1980 öncesi, MC koalisyonları döneminde Siyasi didişmeler ve çekişmeler, tansiyonu yükselterek, git gide gerilimi tırmandırıyordu. Her görüşün kendine göre benimsemiş olduğu, hatta adeta bayrak gibi cebinde taşıdığı bir gazetesi vardı. Siyasi cereyanların etkisi altındaki bazı köşe yazarları da, sanki kavga edercesine, gazetedeki köşelerinden günbegün, mütemadiyen birbirleri ile atışırdı.

Tabii, diğer taraftan da terör iletinin sokakları kuşatmış olduğu o yıllarda, özlem duyulan Bayram rüzgârı, tansiyonu düşürür, bir sükûnet havası oluştururdu. Bayram sabahı, namaz dönüşü Bayram gazetesinin sayfasını çevirdiğinizde bakarsınız ki, günlük gazetelerin sütunlarında adeta cepheleşmiş olan iki köşe yazarı, aynı sayfada karşılıklı yazmışlar. Tesadüf bu ya; üstelik konuları da hemen hemen aynı; ”Eski Bayramlar”  temalı iki ayrı yazı… Tabii, sonuçta aynı geleneğin, bir kültürün, bizim memleketin insanları… Okurken duygudaşlık dikkatinizi çekiyor, aynı heyecanı dillendirdiklerini hissediyorsunuz. Netice itibarı ile bakıyorsunuz, her iki yazı da çocukluk Bayramları anlatılıyor. Tabii, o duygu yüklü yazılar da,  arife akşamı Bayramlık iskarpinlerin yastık kenarına konularak nasıl uyunduğundan söz edilmesi filan da sanki gelenekti. Bayramın ikinci günü de, o, karanlık siyasal iklimin cepheleşmiş olarak algılanan kalemşörlerini, Gazeteciler Cemiyeti lokalinde karşılıklı oturmuş hoş sohbet kahve içerken görebilmek de mümkündü.

Bu bakımdan Bayram gazetesi bir anlamda adeta uzlaşıyı, barışı, birliği, beraberliği bütünlüğü simgeliyordu. Sahibi, bizatihi gazetecilerdi. Toplumda benimsenmiş, kabul görmüş, alternatifine ihtiyaç duyulmayan bir gazeteydi. Bayram da ziyarete gittiğiniz her kesimden hanede bulunurdu. Sanki Bayramın ruhuna anlam katarak, hayatın akışına ayna tutan, siyasetüstü bir misyonu vardı.

Daha sonra ki yıllarda, Bayram gazetesini anlamsız bularak hayatiyetinin sonlandırılmasına sebep olan zihniyet, tencere tava pazarlayan gazetecilik anlayışını piyasaya sürdü. Gazeteler; bir, iki, üç değil, neredeyse on promosyon üzerinde yayın hayatını sürdürüyordu. Tiraj rekabeti giderek tırmandı. Toplumda güvenirliliği sarsan gazeteler arası pazarlama savaşları yaşanıyordu. Diğer taraftan ekonomik krizler ardı ardına patladı. Sonuç itibarı ile enflasyon yüzde yüz yirmi beş ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyine çıkmıştı.

Bugün başımıza dert olan Koronovirüs salgını da robotlaşma sürecindeki dünyada dijitalleşmeye hayli ivme kazandırdı. Çok sayıda şirket ve bazı bankalar evden online çalışma sistemi oluşturdu. Gazeteler de internet ortamında okunmaya başlandı. Koronovirüs salgını bir anlamda dijital gazeteciliğe dönüşümü hızlandırdı. Öyle görünüyor ki,  bir süre sonra işletme, dağıtım, kağıt ve matbuat maliyetini ortadan kaldıracak olan dijital gazetecilik hayatımızda önemli bir yer tutacak.

 Tabii, gönül istiyor ki, nostaljik bir simge olarak, hem de,  gelecek nesillerde farkındalık yaratmak adına kağıda basılan Bayram gazetesi de yayın hayatına kazandırılabilsin.

Tedbirli olun, sağlıkla kalın efendim.