Memleketten bir emekli öğretmen, facebook’tan bana mesaj atmış.
Duruşumu yargılıyor.
Ona verdiğim cevapta, doğrunun yanında olduğumu söylerken, belki de kızgınlıkla“sana ne?” sorusunu surdum.
Çünkü, duruşumu sorgularken emir kipi kullanmış, “açıkla” diye bir kelamda bulunmuş.
Böyle birine nezaketle cevap veremeyeceğim için “sana ne?” diye çıkıştım.
Üstelik öğretmenmiş.
Öğretmenlere olan saygımı saklı tutarak, bu emekli öğretmenin duruşumu yargılamaya kalkışmasını anlayamadığım için nezaketimden uzaklaştım.
Ben, kendisini tanımıyorum. O, bizi tanıyor olmalı ki duruşumu yargılama nezaketsizliğini göstermiş.
Herhalde, bir yazımın sonunda Kılıçdaroğlu’nun dürüstlüğünden söz etmiş olmamı yadırgamış.
Çünkü, eski bir sağcıydım.
Solcu olan CHP Genel Başkanını nasıl taktir edebilirdim!
Evet, partisine kayıtlı değilim, bir beklentim de yok. Ancak, dürüstlüğüne güveniyor ve bu özelliğinden dolayı sayın Kılıçdaroğlu’na saygı duyuyorum.
Aslında, 6’lı masadaki tüm parti liderlerine saygım var.
Bu birlikteliği demokrasi adına altın değerinde bir duruş olarak değerlendiriyorum.
Milletimizin refah ve mutluluğu için savunduğu tezleri, meselâ “aile sigortası” projesini alkışlıyorum.
“Bu ülkede hiçbir çocuğumuz yatağa aç girmeyecek” şeklindeki söylemine heyecanla sarılıyorum.
Evet, milletimiz derin bir yoksulluk yaşıyor.
Bir yanda fukaralar Pazar artıklarında sebze ayıklarken,
Öte yanda bir azınlık paralarına para katmak için her türlü yolsuzluğun, hırsızlığın, uğursuzluğun içinde hepimizi tiksindiren çirkin örnekler sunuyorlar.
Bunun karşısında “burunlarından fitil fitil getireceğim” diyerek hırsızlara meydan okuyan bir siyasetçi figürü görüyoruz.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ndan beklentilerim var elbette.
Halkımızın rızkını çalanlardan hesap sorması öncelikli isteğimizdir.
Sonra, adalet ve özgürlüklerin tesisi.
Çalınan paraların halka iadesi.
Ahlâki değerlere dayanan bir eğitim reformunun gerçekleştirilmesi.
Evinin mutfağı, evimin mutfağına benzeyen halk adamını destekliyor ve başarılar diliyorum.