Ulusal egemenliğimizin ve meclisimizin 102. yılı ile Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bayramımız kutlu olsun sevgili Dünlük. Geçen iki yılda pandemi nedeniyle okullarda kutlama olmadı ama bugün çevredeki okullardan cıvıl cıvıl çocuk sesleri, müzik eşliğinde kutlandı. Güzeldi. Onları izlerken hem bizi bağımsızlığa kavuşturduğu, hem güzel ülkemizi sıfırdan inşa ettiği, hem de en anlamlı günümüzü çocuklara armağan ettiği için şükrettim Atatürk’e…
*
Geçen hafta izlediğim bir Hint filmi eğlenceli olduğu kadar birçok önemli konunun da altını çizmeme yardımcı oldu. Dasvi idi filmin adı. Eğitimin Yaşı Yok diye çevirmişler dilimize. Bir eyaletin başkanı, ailesinde ünlü siyasetçiler olduğu için bu yolu seçmiş, hayatında başka bir şey yapmamış bir adam. Ancak yolsuzluklarla, rüşvetle anılıyor adı. Örneğin iki işadamı geliyor şikayete… “Bizim için söz verdiğiniz arsalara okul yapılacakmış” diyorlar. “Okul mu? Yeni işsizler kazandırır okul, gereksiz. Oralar AVM olacak” diye yanıt veriyor. Dürüst memurları anında cezalandırıyor! Ama neyse ki ülkede dürüst hakimler var. Bir yolsuzluk nedeniyle hapis cezası alıyor siyasetçi. O hapisteyken yönetime perde arkasından devam edebilmek için karısını yerine atıyor. Sesini bile çıkarmaya çekinen karısı koltuk sahibi olunca kişilik değiştiriyor. Seviyor koltuğu, kalkmamak için yollar arıyor.
Hapisteki siyasetçi ise hak etmeyen kişilere dağıttığı görevler sayesinde, yediği önünde yemediği arkasında, lüks odalarda çekiyor cezasını. Derken hapise yeni bir müdür atanıyor. Dürüstlüğü ve adaletli olmasıyla tanınan bu kişi, kendisi tarafından cezalandırılan (!) kadın polis. Bir anda kendini diğer mahkumlarla eşit şartlarda buluyor siyasetçi. Bu durumdan kurtulmak için çareler ararken cezaevinde sınava girenlerin kütüphanede vakit geçirdiğini keşfediyor. Lise diploması alırsa işlerden yırtacak. Ancak kadın müdürün eğitimsizliğiyle dalga geçmesi üzerine, gerçekten de hırs yapıyor. Derslere olanca gücüyle çalışıyor. Oradaki eğitimli mahkumlar da ona yardımcı oluyor. Tarih kitaplarını okurken Hint tarihinin kahramanlarıyla kendini bir arada hayal ediyor. Matematik, fen bilimleri, hepsini hallediyor da kendi ana dilinde yazmaya gelince harflerin kendisine bulmaca gibi göründüğünü keşfediyor. O konuda da cezaevinin müdürü yardımcı oluyor. Başlangıçta işlerden kaytarmak için ders çalışırken hayatındaki eksikliklerin farkına varıyor. Eğitimin önemini anlıyor. Güzel mesajları olan bir film.
*
Benim düşünceme göre, diploma, eğer kişinin hamuru güzel değilse, malzemesi bayatsa, kötüyse, yani ailesinde ‘insanlık eğitimi’ almamışsa bir şey yapamıyor. Sonuçta sihirli bir değnek değil. Ancak okumak, insanın hiçbir şey bilmediğini anlamasına yardımcı oluyor. Her yeni bilgiyle, aslında bilmesi gereken ne çok şey olduğunu fark ediyor. Sorgulamayı, “neden” diye sormayı öğreniyor insan. Tıpkı filmin adı gibi eğitimin yaşı yok. Başlamak için de hiçbir zaman geç değil!