Son günlerdeki ekonomi haberleri, özellikle de ekonomi yönetimindeki siyasi ve bürokrat açıklamaları, edebiyatımızda önemli yeri olan ‘‘şathiye’’ örneklerini anımsattı.
Şathiye, Türkçe Sözlük’te şöyle tanımlanıyor:
1. Yergiye, alaya, şakaya yer veren manzum eser.
2. Tasavvuf konularını mizahlı bir biçimde işleyen, coşku hâlinde söylenen bir şiir türü.
Türk edebiyatı ile ilgili bilgilerin yer aldığı kaynaklarda da özetle şöyle anlatılıyor:
"Şath" kelimesi Arapça'da alaylı söz anlamına gelir. Şathiye, tasavvufta sûfînin kendisinden geçerek söylediği şeriata aykırı söz ve yaptığı hareket anlamına gelir.
"Şath" kelimesi Türkçe'de ise bir duygu veya düşünceyi iğneleyeci, alaycı şekilde dile getirmektir. Şathiyye veya şathiyyât da alay, eğlenceli sözlerle, iğnelemek, güldürmek veya alaya almak amacıyla söylenmiş şiirlere denir…
Şathiye türü şiir ve sözler anlamsız, deli saçması gibi görünür. Ama içinde felsefi derinlik vardır ve onu değerli kılan da sahip olduğu düşünsel derinliktir, bir eylem veya sözdeki tutarsızlığı çok açık olarak göstermesidir.
Tasavvuf edebiyatından bir örnek verecek olursak, Yunus Emre ‘‘Çıktım erik dalına anda yedim üzümü/ Bostan ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu…’’ der. Şiir günümüz diline şöyle çevrilebilir: ‘‘Çıktım erik dalına ondan üzüm yedim. Bostan sahibi kızdı, neden yedin cevizimi dedi…’’
Erikten üzüm yemek, meyve ağacına çıkan birini bostan sahibinin azarlaması, azarlarken de üzüm yiyen birine ‘‘cevizimi neden yedin’’ demesi… İlk bakışta çok saçma sapan bir ifade olarak görünüyor. Fakat erik, üzüm, ceviz birer simgedir ve şiirin tasavvufta geniş bir yorumu vardır.
‘‘Manda yuva yapmış söğüt dalına/ Yavrusunu sinek kapmış gördün mü’’ dizelerinin de yer aldığı ‘‘Tiridine Bandım’’ türküsü de Türk halk edebiyatından bir şathiye örneğidir.
‘‘Alakaya maydanoz, bu ne biçim lacivert!’’, ‘‘Ellerinde poğaça, madem yüzme bilmiyorsun, neden çıktın ağaca’’ gibi sözler de şathiye örneği sayılabilir.
Gelelim ekonomi haberleri ile nasıl ilişkilendirdiğime…
Maliye Bakanı Berat Albayrak, önce dövizdeki yükselişe savaş açtı; döviz kurunun düşeceğine dair iddialı laflar etti. Sonra ‘‘Ben döviz kuruna bakmıyorum’’ dedi.
Muhalifler ve kıskananlar kendisini ‘‘bu ne yaman çelişki’’ türünden yaklaşımla eleştirirken, ‘‘rekabetçi kur politikası’’ izlediklerini söyledi. Muhalifler ve kıskananlar buradaki derinliği kavramadan yine eleştirmeye başlamıştı ki, Albayrak "Türkiye ekonomisi, bir dönüm noktasında. Yeni bir sermaye yatırım dalgası ufukta belirdi" dedi.
Muhterem ‘‘döviz kuruna bakmadığını’’ söylerken, ufuk ötesine odaklandığının işaretini veriyor. Derinliği kavrayamayanlar, ‘‘Bir maliye bakanı, döviz kuruna nasıl bakmaz’’ sığlığında kulaç atıyor.
Aynı şey Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’da da oldu. Başkan Uysal "Merkez Bankası olarak döviz kurunun reel ya da nominal seviyesiyle ilgili bir hedefimiz yok, aşırı volatilite (fiyat oynaklığı, fiyatın her iki yönlü hızlı hareket etmesi) hassasiyetimiz var " dedi.
Derinliği kavrayamayanlar, ‘‘nasıl yani’’ anlamında çıkışlarla Başkan Uysal’ı eleştirdi.
Uysal derin manayı şu sözlerle açıklamak zorunda kaldı:
"Merkez Bankası’nın kuru sabitleme gibi bir hedefi olamaz, kurun enflasyona yansımasını önlemek ve buradaki etkiyi minimize etmek amaçlı para politikası duruşunu şekillendirebilir, şekillendirmeye devam ediyor…’’
Şimdi, ‘‘Bu ne biçim yazı’’ diyebilirsiniz.
‘‘Ben var bende, benden içerü…’’ Bakan var bakanda bakandan içerü, başkan var başkanda başkandan içerü…
Lütfen derinliği kavramaya çalışın!
Ben öyle yaptım, bu yazı çıktı!..