İnsanlığın yaşamakta olduğu bu salgın ikliminin yaratmış olduğu tahribat, küresel anlamda bütün dengeleri altüst etti. Elbette, kısa orta ve uzun vadede, siyasi, sosyal ve ekonomik bakımdan yaratmış olduğu sorunlara muhatap olmamız kaçınılmaz görünüyor.
Malumunuz; Ülkeler kapılarını kapattı… Fabrikalar üretimi durdurmak zorunda kaldı… Dükkânların kepenkleri açılamıyor… Tedarik zincirleri koptu… Tabii, bütün bu olumsuzlukların etkisiyle maalesef, arz talep dengesi de bozuldu…
Diğer taraftan bakıyorsunuz; dokuz milyon civarında nüfusu olan Londra”da beş milyona yakın insanın işsiz kaldığı söyleniyor… Ha keza; ABD”nin, New York eyaletinde işsizlik oranının yüzde otuzlar civarında seyrettiğine dair bilgiler geliyor… İtalya, İspanya, Fransa”da durumun farklı olduğu söylenemez! Bayram sonrası bizde de normalleşme yönünde adımlar atılacağı söyleniyor olsa da, işsizlik oranının, salgın öncesindeki rakamlara dönebileceğini söyleyebilmek mümkün mü?
Elbette; içinde bulunduğumuz olumsuz şartların doğası gereği, toplumsal travma olgusu görmezden gelinemez. Müteakiben stres sorunları da yaşanabilir. İnsanın kendisini bir anda endişe ve kaygı sarmalında bocalarken bulması da olağandır… Tabii, böyle bir gelişmede beklenmedik ağır bir tabloya savrulmamak için tedbir esas teşkil ediyor.. Sağlıklı yaşamın sürdürülebilmesinde ısrarcıysak, bireysel, ya da aile olarak, psikolojik mukavemetin arttırılması, hatta sorunlarla başetme stratejileri geliştirmek bakımından bilimsel destek de alınabilir. Tabii, salgın sürecinde ister istemez, muhtemelen bütün bunları kanıksayacağız.
Küresel yaşamı derinden sarsan Koronovirüs”ün belli bir süre sonra Uluslararası siyaseti de, Ulusal ve hatta yerel siyaseti de etkilemeyeceği söylenebilir mi?
Açıkçası, ülkelerin bir süre sonra içine kapanma ihtimali görüşü yaygın… Mesela; bizde dış ticaret hacminin giderek küçüldüğü konuşuluyor. Herhalde son ithalatlar yapılmış olabilir. İhracat tarafında da durum pek farklı değil. Zannederim şu sıralar bazı Avrupa ülkelerinin sadece dezenfektan ve hijyen ürünleri talebi karşılanıyor.
Malumunuz; şartlar her ne olursa olsun, insanın en temel fizyolojik ihtiyacı; hava, su ve beslenme. Gayet tabii, gıda maddelerine olan talep her daim devam edecek… Tahmin etmiş olabileceğiniz gibi bir süre sonra tarım ürünleri ihtiyacı ithalata bağımlı olan pek çok ülkede gıda krizi yaşanması muhtemel görünüyor. Biz bu bağlamda, yani gıda güvenliği bakımından biraz daha şanslı sayılabiliriz… Bildiğim kadarıyla tahıl üretimimiz halen yüzde 90”lar civarında yeterlilik arz ediyor. Yine, sebze ve meyve kalemlerinde de 80 çeşit civarında üretimimiz mevcut.
Tabii, “Covid 19” a karşı devam etmekte olan bu amansız savaşta elde edilen bilgiler bilim âleminde paylaşılarak sürekli güncelleniyor… Meselenin odağında da, virüs ile savaşı noktalayacak olan aşı geliştirilmesi var… Bu konuda rivayet muhtelif ama başarılı bir aşı geliştirilmesinin de sanıldığı kadar kolay olmadığı ortada… Dünya”nın pek çok yerinden adeta yarışırcasına hiç olmadığı kadar hızlı bir tempo ile bu yönde çalışmaların sürdürüldüğüne dair bilgiler geliyor. Mesela; en son ABD”li ilaç şirketi Pfizer, sonuçların olumlu gelmesi halinde Koronovirüs aşısının acil durumlar için sonbaharda hazır olabileceğini belirtti. Bildiğiniz gibi, geliştirilmiş olan bir aşının bilimsel olgunluğa erişerek güvenirlilik kazanması için zamana ihtiyaç var. Nitekim 2013 yılında yayınlanmış olan bir makalede çok sıkı testler sonrasında elde edilen sonuçlar dikkate alınarak geliştirilmiş olan aşıların sadece yüzde 6 sının kullanıma hazır hale gelebildiği belirtiliyor. Anlaşılacağı üzere aşı konusunda epeyce yolumuz olması ihtimali git gide ağırlık kazanıyor.
Tedbirli olun, sağlıklı kalın efendim.