Geçim, seçim

Ülke yangın yeri. Çevresi daha beter.

Asal Araştırma, Türkiye’deki adalet sistemine güven düzeyini araştırdı. Katılımcıların yüzde 19.2’si ‘‘Evet güveniyorum’’ dedi, yüzde 70.5’lik büyük bir çoğunluğu ‘‘Hayır güvenmiyorum’’ yanıtını verdi. Kalan yüzde 10.3’ü fikri/cevabı olmadığını söyledi.

Hukuk ve adalete güven yok.

*

Kadın ve çocuk cinayetinden sokakta sabıkalı dehşetine kadar hemen her gün bir veya birkaç adi suç haberiyle irkiliyoruz. Kaçak ve ihlal haberlerine göre sınırlar kevgir olmuş.

İnsanlara kendini güvende hissettiren güvenlik yok.

*

Ücretlilerin ve emeklilerin çoğunluğu açlık sınırının altında maaşlarla hayatta-ayakta kalmaya  çalışıyor. Vergilerle dar gelirlinin ümüğü daha da sıkılırken, iktidar cenahında şatafat ve savurganlık tam gaz devam ediyor.

Geçim yok.

*

Öyle söylenmese de düpedüz rüşvet olan makam gücüyle dolaylı-dolaysız çıkar sağlama hastalığının sirayet etmediği koltuk kalmamış. Liyakatın yerini bir yerlere ve birilerine sadakat almış.

Bütün bu olumsuzluklara hâlâ yandaşlık eden azımsanmayacak bir kitle var.

Böyle bir ortamda umut olması, ‘‘adalet, güvenlik, ekonomi’’ diye yeri göğü inletmesi gerekenlere bakıyorsun, kendi havasında.

Birileri sosyal medyada bir mesaj sallıyor, lüzumsuz çıkıntılık yapıyor; günlerce o konuşulup tartışılıyor. ‘‘Kim asbaşkan kim esas başkan’’, ‘‘kim kalıcı kim gidici’’ türünden boş polemiklerle zaman öldürülüyor.

*

Bütün bunlar da toplumda ‘‘eski tas eski hamam, herkes post kapma derdinde, bu milletten bir cacık olmaz’’ gibi umutsuzluk söylemlerini nakarata dönüştürüyor.

Bu döngüyü kırmanın yolu, bıkmadan usanmadan olumsuzlukları sıralayıp reçetesini açıklamaktan geçer. Oturup olgunlaşmış bir örgütlenme, başını, kolunu, bacağını günü gelince seçer.