Savaş: Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, harp, cenk, cidal.
TDK’daki tanımı bu savaşın. Ve 21. yüzyılda yine savaşla ilgili haberlere uyanmak korkunç. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş yüzünden içimde kopan fırtınaları dizginlemekle uğraşıyorum. Haberleri asgari şekilde takip ediyorum ama savaştan kaçan bir anne ile çocuğun fotoğrafı düşüyor sonra ekranıma… Ya da kızıyla vedalaşan bir babanın… Savaşı yaşayanların neler hissettiğini düşünemiyorum bile… O yüzden bu konuyu daha fazla yazmayacağım sevgili “Dünlük”. Sadece bir an önce bitmesi için dua edeceğim.
*
Daha önce de yazmıştım. Oğlum bu yıl üniversite sınavına girecek kısmetse. Değişen sistemin olumlu yanlarına odaklanmaya karar verdik ailecek. Okulu da bugün hem değişen sistemin getirdiklerini anlatmak hem de sınav kaygısıyla ilgili biz velilere yol göstermek amacıyla bir seminer düzenledi online olarak.
*
Kaygıyı, kaynağı belli olmayan ve huzursuzluk hali yaratan bir ruh hali olarak tanımladı rehberlik öğretmenimiz. Sınav öncesi edinilen bilginin, sınav sırasında etkin kullanımına engel oluyor. Ancak Yerkes-Dodson Yasası’ndan hareketle çizilen eğriye göre, yüksek kaygı kadar hiç kaygı duymamak da iyi bir şey değil. Önemli olan kaygıyı ‘optimum’da (en uygun, en elverişli seviyede) tutmak.
*
Seminerden aklımda kalanları özetleyecek olursam, sınav öncesinde akılcı ve gerçekçi, erişilebilir hedef belirlemek şart. Yani kendi çocukluğunda içinde ukde kaldı diye, doktor olmak istemeyen çocuktan zorla tıp okumasını istemeyeceksin. Ben daha liseye başladığı yıl oğluma sormuştum, “Ne olmak istersin?” diye. Henüz kafasında belirli bir şey yoktu. Ben de ona sadece “Eğer, şef olmak istiyorsan, onu ol. Ama onun da en iyisi olmak için çabala. Ne olmak istiyorsan, onu olmak için çalış. Çünkü sevmeden gidilen iş, işkenceye dönüşür bir süre sonra” demiştim.
*
Rehberlik öğretmeni, “meli, malı toplumu yaratıyoruz” dedi, “Böyle yapmalı, şöyle etmeli, gibi şeyler söylüyoruz hep…” İnsan farkına varmadan yapıyor çoğu zaman. Oysa herkes biricik, herkes tek ve kendi yolunu zaten çiziyor. Çocuklarımızın, biz dedik diye bir şeyleri yapmaya çalışması, mutsuz nesillerden başka bir şey getirmeyecek. İşte biliyoruz da, uygulaması zor oluyor çoğu zaman.
*
Bir sevdiğim cümle de şu oldu: “Davranışlar ve gözler, kelimelerden daha yüksek sesle konuşurlar.” Bir şey söylemediğimizi sanarken davranışlarımız ve gözlerimizle ne çok şey anlattığımızı unutuyoruz bazen. Hiç unutmamak dileğiyle…