HELÂLLEŞMEK

 Ülkeyi yönetenlerin halktan helâllik istemelerinin yolunu muhalefet gösterdi:

 “Halkla helâlleşmek sandıkla olur.”

 Helâlleşmek, mistik bir kavramdır, yalnızda Hak huzurunda olur.

 Yüce Yaratıcı “huzuruma kul hakkı ile gelmeyin” buyruğunu verdiğine göre, ülkeyi yönetenler, öncelikle kul hakkına dikkat etmelidirler.

 Dini hükmünü araştırdığımızda şu gerçek karşımıza çıkıyor:

 “Üzerinde kul hakkı olan kişi ölmüş ise varislerine bu hakkı vermek gerekir. Ancak, günahlarına tövbe edip hakkını yediği kimselerle helâlleşmek istediği halde onlara ulaşamıyor, ya da bulamıyorsa, bu durumda onların adına hayır yapmak, sadaka vermek ve onlar için dua etmek gerekir.”

 Yöneticinin, insanlarla tek tek görüşüp helâllik alması mümkün olmadığına göre, ortaya seçim sandığını getirir, halk kendisini onaylarsa aynı zamanda hakkını da helâl etmiş gibi bir durum ortaya çıkar. Bunun başka bir yolu yok.

 Ülkeyi yönetenler üzerinde o kadar çok kul hakkı oluşur ki, bunları tek tek ele alıp gidermek, İslâm’ın ilk yıllarında sadece Hz. Ömer tarafından gerçekleştirilmiştir. Başka bir örnek aklımıza gelmiyor. Günümüz yöneticilerinde Hz. Ömer’in titizliğini görmek mümkün olmaz da, Hz. Ömer’in adaletini dile getirmelerine sıkça şahit olunur. Bu da siyaset için yapılır. Yani, çoğunluğu dindar olduğu varsayılan ahaliden oy almak için başvurulan bir söylemdir.

 “Zor durumda olan vatandaşlarımızdan helâllik istiyorum” diyen yöneticiye yönetilenler tarafından “haram olsun” sözleriyle cevap veriliyorsa, o yöneticinin dünyada da, ahirette de işi zor demektir. Yöneten, kul hakkını gözetirken, öncelikle hak, adalet gibi kavramları yüceltmeli, israftan, adam kayırmaktan kaçınmalı, Allah’ın emri üzerine emaneti ehline vermelidir.

 Meselâ, dünyanın en gelişmiş ülkelerinde 7-8 bin civarında kamu aracı varken, sizin ülkenizde 158 bin araç varsa, yönetenler halkın arasından uzun araç konvoylarına geçiyorlarsa, Cuma namazlarına bile bu minval üzerine gidiyorlarsa böyle bir israf kul hakkına girmez mi?

 Ayrıca kamunun pek çok ihalesi, hep aynı isimlere veriliyor, üstelik onların vergi borçları sık sık affa uğruyorsa, geçilmeyen köprülerden paralar alınıyorsa bu da kul hakkına girer.

 Bu durumda helâllik istenenlerin yelpazesi daha da genişler.

 Halktan helâllik istemek için önce adil bir yönetim üzerine olmak gerekir. O adil yönetimi yeniden tesis etmek, mağdurların haklarını iade etmek,  başka mağduriyetlere yol vermemek gibi insanların gönlüne hitap eden işlemler yapılırsa belki…

 Muhalefet partileri, “helâlleşme sandıkta olur” ortak söyleminde ısrarla duruyorlar.

 Sosyal medya çağında bireyler tek tek yorumlarda da bulunabiliyorlar. Araştırmacı İbrahim Uslu’nun açıklamasına göre, helâllik istenmesinin birkaç saat sonrasında 300 bini aşkın insan “hakkımı helâl etmiyorum” demiş. Helâl edenlerin sayısı ise müteahhit sayısı kadar azmış.

 Bu durumda işin içinden çıkmak, o kadar kolay görünmüyor.

 Evet, helâlleşmenin önü sonu sandık gibi görünüyor.