Yerleşmiş bir kalıptır: İki yanlıştan bir doğru çıkmaz.
Bunu, son günlerde yeniden tartışma alanına çekilen başörtüsü sorununa değinmek için ifade ediyoruz.
Sözü, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Başörtüsü ile ilgili kanun teklifi”ne, ve bu teklifi anayasa teklifi haline getirerek gole çevirmek isteyen iktidarın büyük ortağına getirmek istiyoruz.
Evet, Türkiye’de başı açık, başı örtülü diye bir sorun yoktur. Böyle bir sorun yakın geçmişte yaşanmıştır ama günümüzde halkımızın ortak basireti ile bu sorun tamamen ortadan halkmıştır.
Başı örtülü genç kızlarımızla, başı açık kızlarımız caddelerde kol kola yürüyorlar.
Okullarda aynı sıraları paylaşıyorlar.
Başörtülü anne, mini etekli kızıyla çarşı pazar dolaşabiliyor.
Kimse kimseden şikâyetçi değil. Kimse, kimseden rahatsızlık duymuyor.
Peki, sayın Kılıçdaroğlu’na ne oluyor da; durup dururken “Başörtüsü meselesini” bir kanun teklifi ile kalıcı hale getirmek üzere teşebbüse geçiyor.
Böyle bir teklifle partisi lehine siyasi bir rant elde etmek istiyorsa fena halde yanıldığını söyleyebiliriz.
*
Ya, karşısındaki tecrübeli politikacı ne yapıyor; O da, Kılıçdaroğlu’nun bu altın pasını gole çevirmek için konuyusu Anayasa değişikliğine getiriyor. Amacı, referanduma götürmek deniliyor.
Belki de böyle netice alacak.
Hem, durup dururken demedi mi; “bu son adaylığım”
Tercümesi şudur: “Beni bir kere daha seçin, başka bir dileğim yok.”
Halk buna “oldu” demek için Kılıçdaroğlu’nun gözlerinin ışıltısına mı bakacak?
Yoksa, İyi Parti lideri Akşener’in mi?
İyi Parti’nin yetkili kurulları toplanmış, “evet” yönünde bir eğilim çıkmış deniliyor.
Bu iş CHP ile iyi Parti arasında kırışılacaksa, altılı masanın hikmeti harbiyesi nedir o halde?
Umarız, Bu konu altılı masada ortak akılla bir çözüme kavuşturulur, o masadan bir ret kararı çıkar da demokrasimiz rahat bir nefes alır.
Ülkenin temel dertlerini bir kenara koyarak, işi gücü çözümlenmiş bir soruna odaklamak siyaset açısından ne kadar doğru bir yaklaşımdır?
*
Bu arada bir de İmamoğlu meselemiz var.
11 Aralık’ta, yani bu gün yeniden yargılanacak.
Muhtemeldir ki, kendisine siyasi yasak getirilecek.
Peki, böyle bir yasakla siyaset hangi noktalara kanatlanacak?
İmamoğlu diyor ki: “Kimseye hakaret etmedim. Bu yargılamadan siyaset yasağı çıkarsa bundan sonraki seçimde oy artışlarının nereye varacağı görülür elbet.”
İstanbul Belediye seçimleri unutulmadı; iki defa iptal edilen bu seçimlerin galibi İlk seçimde 13 bin, ikinci seçimde 800 bin farkla İmamoğlu’nun başarısına yazılmadı mı?
Genel Seçime gidiliyor. Bu seçimin akıbetini İmamoğlu’nu seven milyonların vereceği oylarla iktidar aleyhine çevirmek hangi aklın ürünü olabilir?
Buna “öfke ile oturup zarar ile kalkmak” denilmez de ne denir?