İslam'da Türbe Ziyareti

 Dinimiz, türbe ve yatır ziyaretlerini “ölüden bir şey istenmez, her şeyi Allah’tan isteriz.” İnanç ve düsturuyla şirk saymıştır.
 İşte, Diyanet’in görüşü:
 “Kabir ve türbe ziyaretlerinin bid’at ve hurafelerin karışmasıyla amacından saptığı, insanları Allah’a yakıştırmanın aksine, yanlış bir uygulamaya dönüştüğü görülüyor. İslam’da asıl olan türbelerden bir şeyler beklemek değil, kabristanların, ölümün insana taşıyacağı mesajdır...
Türbe ziyaretlerinde bir takım dileklerde bulunmak, hatta dilekte bulunmak için türbelere gitmek, tabiri caizse ölüden medet ve şifa ummak olarak değerlendiriliyor…"
 Şirk, Allah’a eş koşmaktır.
 En büyük günahlardandır.
 Sultan Fatih’in, Manisa’da evlendiği ilk eşi Gülbahar hatun’un mezarı da vaktiyle türbe haline çevrilmiş.
 Büyükşehir Belediye başkanı da elleri arkasında olmak üzere türbenin etrafında gezinirken “vay saygısız” denilerek takibata uğramış.
 Elleri arkasında olmak veya yürümek, meğer ne büyük ayıpmış.
 Hepimiz bu ayıbı ilkokul çağımızdan beri işliyormuşuz, haberimiz yok.
 Zira, o çağlardan itibaren okullarda rahat, hazır ol komutlarıyla İstiklâl Marşı törenleri yapılırdı.
 Rahat komutuyla ellerimizi İmamoğlu’nun yaptığı gibi yapar, hocamızın nutuk iradını dinlerdik.
 Sağ olsun, Savcı bey bu soruşturmayı açmasaydı, belki de bu ayıbı, pardon suçu işlemeye devam edecektik.
 Bir de, sosyal medyada CHP iktidarında idam edilen üç hafız iddiası dolaştarıldı.
 Çocuklara gizlice Kur’an öğreten üç hafız o dönemde din düşmanları tarafından idam edilmişmiş.
 İnanmadık da, yine de araştıralım dedik.
 Sağ olsun, Google geçmişe dair hiçbir belgeyi kendine saklamıyor.
 Bunu da, Malatya Net Haber gazetesinde Ahmet Küçükşahin’in köşe yazısından öğreniyoruz.
 Yazar, olayı tafsilatıyla anlatıyor.
 Asılanların hafız değil, isyana katılan köylüler olduğunu söylüyor.
 Meğer bu üç adam, bir şeyhin isyanına katıldıkları suçlamasıyla idam edilmişler.
 Çarpıtmanın böylesine ne denir, bilinmez.
 CHP’yi uydurma cami ve hafız haberleriyle vuruyorlar.
 Nasılsa bunlara inanmaya hazır bir kesim var.
 Söyle yalanı, gerisine karışma.
 Vah Türkiyem!
 21. yüzyılın başlarında yaşadığın şeylere bak!
 İmamoğlu kendini aklamaya çalışırken demiş ki:
 “Biz Karadenizliyiz. Karadenizli yokuş çıkarken, elleri arkasında çıkar. Öyle bir alışkanlıkla biz de zaman zaman elimizi arkamıza koyuyoruz.”
 Karadeniz’in yokuşu çoktur.
 Sonraki cümleyi şairlere bıraktım.