Numaratörler bile sayamıyor artık.
O kadar çoğaldı ki bu cinayetler; vicdanlar kanamaya devam ediyor.
Son kurban, Üniversite öğrencisi Pınar Gültekin.
Pırıl pırıl bir genç kız.
Sapığın biri emeline ulaşmak için önce dövüyor, sonra boğup cesedini yakıyor, bu da yetmiyor bir çöp bidonunda yanmış cesedin üstüne beton döküyor.
Ne kadar soğukkanlı bir cinayet.
Toplum ne hale geldi; sapıklar kravat takınca cezaları hafifliyor.
İktidar, her işi halletmiş, sıra İstanbul Sözleşmesini feshetmeye gelmiş.
Bizim Erzurum’da bir deyim var:
“Her işi işledi, indellaha başladı” derler.
Pınar’ın kadın avukatı Tuba Torun televizyonlarda haykırıyor:
Bu sözleşmeyi neden feshediyorsunuz.
“Bu sözleşmenin amacı kadın cinayetlerini sonlandırmak için değil mi?”
İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmeyi düşünenlere tek mesaj:
“Kendi yakınlarınız için olsun, bu sözleşmeye dokunmayın”
Hem, kendinizin imzaladığı sözleşmeyi feshetmek niye?
Daha fazla kadın öldürülsün diye mi?
Kadınlarla derdiniz ne?
Sizin ananız, bacınız, eşiniz kadın değil mi?
Çok yazık.
Kadın-erkek eşitliğine karşı iseniz bunu itiraf edin.
Evet, güç bakımından kadınla erkek eşit değil.
Zavallı kadınlar, güçlü erkeklerin bıçaklarıyla hayatlarından oluyorlar.
Yüce Yaratıcı bu gücü erkeklere katil olsun diye, masumların canına kıysın diye vermedi.
Kendinize gelin.
Hesap sadece bu dünyada görülmüyor.
Din gününün de bir hesabı var:
Her vakit namazında okuduğunuz Fatiha Suresi’nde
“Malikiyevmiddin” lafzı nedir?
Yüce Yaratıcı “Din gününün sahibi benim” demiyor mu?