Hapisteki HADEP lideri Selahattin Demirbaş’ın “sayın Akşener’e kahvaltıya gidebiliriz” söylemi, zaman zaman dillendirdiği Türkiyelileşme programına işaretse çok iyi.
Ancak, sayın Akşener’in verdiği cevabı ilginç buldum ve yadırgadım.
Hemen ifade edeyim: Ben de milliyetçiyim.
Ayrıştırıcı değil, birleştirici bir milliyetçilikten yanayım.
Ne demişti, hatırlayalım:
“Güneydoğu’da bir gelenek vardır. Gelen, kanlınız bile olsa kapınızı açarsınız. Ancak, gittikten sonra bu bakış açınız değişmez.”
Sözleri mealen böyle idi.
Kanaatimizce, şık bir cevap olmamıştır.
Meral Akşener, halkın arasında siyaset yapan bir siyasetçi olarak göz doldurmuş, halkın beğenisini kazanmıştır.
Bizim de bu yönüyle çok taktir ettiğimiz bir siyasetçidir.
Bu sözleri kendisine yakıştıramadım.
Bütün iyi niyetimizle ifade edelim ki, kahvaltıya gelmek istediğini söyleyen bir siyasi figür, böyle bir niyeti toplumsal barış için dillendirmiş olabilir.
Ve yine unutmayalım ki;
HADEP, bu ülkede 6.5 milyon Kürt vatandaşımızın oy verdiği legal bir partidir.
Terör örgütünün uzantısı ise bugüne kadar neden kapatılmadı sorusunu sormak doğru olacaktır.
Demirtaş’ın Türkiyelileşme projesini hayata geçirmek gibi samimi bir gayreti olacaksa buna destek vermek gerekmez mi?
Dolayısıyla, böyle bir kahvaltı davetine daha olgun bir cevap verilebilirdi.
Akşener, bu cevabı parti tabanından çekindiği için verdiyse anlaşılabilir.
Ancak, liderlik gücü, tabanını belli bir anlayışla motive etme kudretini de tarif eder.
Akşener’in, tabanına Türkiyelileşme projesini anlatmak ve partililerini ikna etmek için bir çabası olur mu, bilmiyoruz.
Ne var ki; siyasi akıl, Ülkenin birlik ve bütünlüğünü savunan bir liderin buna kayıtsız kalmamasını öngörür.
Selahattin bey bu fikrinde samimi olduğunu daha açık bir dille kamuoyuna duyurmalı, terör örgütüyle partisinin bağını koparacağına 40 yıldan beri terörden çok çekmiş olan bu halkı inandırmalıdır.
Türkiyelileşme projesi, bizce en iyi yoldur.
Aynı zamanda, Türk-Kürt kardeşliğine hizmet edecek bir yoldur.
Bu yol tıkanmamalıdır.