Şu kadar yıldır siyaseti izlerim;
AKP kadar demokrat olanına rastlamadım.
O kadar demokrat ki, kendi çelişkilerini ortaya koyarak rakiplerini büyütmekte pek mahir.
Son örneğini İstanbul Belediyesine soruşturma tehdidiyle ortaya koydu.
Bu tehditle İmamoğlu’na olan hışımlarını kendilerine tuzak olarak çevirdiler.
Nasıl mı?
Asayişten sorumlu adam, başındaki kişinin hoşuna gidecek eylem ve söylemlerde bulunmak isterken, mensubu olduğu partiyi ve hükümeti zor durumlara soktu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinde 500’ü aşkın terörist varmış.
Varmış da, 15 gündür üzerlerine gidilmemiş, yakalanma, ve yargılama gibi müeyyideler uygulanmamış.
Asayişten sorumlu adam, birkaç gün önce de, ülkedeki terörist sayısının 160’lar seviyesine düşürüldüğünü övünerek anlatmış.
Çok yaman bir çelişki.
Hani terörist sayısını bu kadar düşürmüştünüz, bu 500 terörist hangi ülkenin belediyesinden çıktı?
Bir de “benim belediyelerle işim yok” diyor.
Belediyelerle işin yoksa, bu soruşturmalar neyin nesi?
Görevini bilmiyor olamaz!
Suçlanan Belediye başkanı partisinin genel merkezinde öteki belediye başkanlarını da yanına alarak hem sorgulama yaptı, hem meydan okudu:
Bu kadar terörist varsa neden tutuklamadınız?
Neden iyi hal kâğıtları verdiniz?
Bunların cevabı yok.
Teröristlere iyi hal kâğıdı veren Adalet Bakanı da sessiz.
Yahu, bu adamlara temiz kâğıtlarını kim verdi?
Bu arada BDDK da ekonomiyi eleştiren 5 ekonomist hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Onlar da diyorlar ki; “umurumuzda değil, siz asıl 20 Aralık gecesi ne olduğuna bakın!”
O gece ne olduğu da şöyle iddia ediliyor:
Deniyor ki;
“Reis, konuşmalarıyla doları zıplattı, zıplattı 18 liraya kadar getirdi.”
Sonra tl karşısında dolar kurunu faiz teminatına bağlayarak 11’lere düşürdüler.
Bir gece yarısı operasyonuyla ellerinde dolar olan milyonerler, bu defa 11’den dolar satın alarak milyonlarına milyonlar kattılar.
Ekonomistler buna bir de isim bulmuşlar:
“Arka kapı numarası”
İşte BDDK bu 5 ekonomist hakkında kamu bankalarının itibarıyla oynadıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuş oluyor.
Biz Müslümanlar da “nas”a rağmen bu işlerin nasıl yapıldığını hayretle izliyoruz.
“Nas var, nas ortada dururken…”
Bir de, millet birbirine sorup duru:
“Siyah mısın, beyaz mısın?”