Bazı araştırmalara göre, CHP birinci parti konumuna yükselmiş.
Başka araştırmalarda ise AKP birinciliği korumakla birlikte, CHP ile arasındaki makas oldukça daralarak 1.9 puana kadar düşmüş.
Karşımıza çıkan gerçek şudur:
Kılıçdaroğlu, başında bulunduğu partiyi iyiye, güzele ve doğruya doğru yönlendiriyor.
CHP, laiklik konusundaki hassasiyetinden dolayı sağ seçmen tarafından her zaman dinsizlikle suçlanan bir parti oldu.
Ancak, Kılıçdaroğlu yeni söylemleri ve çizdiği hedeflerle partisini bu klasik suçlamadan kurtarmış görünüyor.
CHP’nin dini siyasete alet etmeme hassasiyetinden dolayı önceki liderler, konuşmalarında hiçbir zaman dini kavramları kullanmadılar. Eski dönemleri hatırlayalım:
CHP seçmeni rahmetli İnönü’ye “paşam ne olur, bir defa Allah de” diye adeta yalvarırdı.
Rahmetli yine de prensiplerinden şaşmaz, seçmenlerinin bu talebini karşılamaktan uzak dururdu.
O İnönü ki, ailesinin ifadesine göre namaz kılardı. Kendi odasında bir de halı seccadesi vardı. Buna rağmen dini siyasete alet etmeme konusunda aşırı hassasiyeti vardı.
Türkiye’de yüzde 65 sağ, yüzde 35 sol seçmen ağırlığı son yıllara kadar böyle devam etti.
Seçmeninin, dönemin lideri İnönü’ye dini söylemlerde bulunması şeklindeki ısrarı, rakip Demokrat Parti’nin bu kavramları kullanarak iktidar olmasına bağlanıyordu.
Nitekim DP’den sonra iktidar olan Adalet Partisinde de dini söylemler yeterince kullanılmış, parti 12 Eylül darbesine kadar en yüksek oyla iktidarda kalma başarısını göstermişti.
Kılıçdaroğlu, partisini dönüştürürken “camiye, okula, kışlaya siyaseti sokmayalım” teziyle birlikte bazı dini kavramları rahatça kullanabilmiş, meselâ konuşmalarında “sevgili peygamberimiz” lafzını sıklıkla kullanarak sağ seçmenle arasındaki soğukluğu büyük ölçüde gidermiştir.
AP’den sonra Refah Partisi’nin birinciliğe yükselmesinde de rahmetli Erbakan’ın dini söylemlerinin etkin faktör olduğunu görüyoruz.
Günümüz iktidarı AKP de RP’den devraldığı mirası dini kavramları aşırı şekilde kullanarak daha da güçlendirmiştir.
AKP Genel başkanı, bozuk ekonomik düzeni naslara bağlamakta, “faiz sebep, sonuç enflasyon” söylemini dünyadaki tüm iktisatçıları şaşırtarak ifade etmektedir.
Son olarak Bakara Suresi 155’i ayeti delil göstererek şöyle demiştir:
“Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan ve canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele.”
Ekonominin gidişatını Allah’ın ayetine atıf yaparak hafifletmeye çalışıyor, inananlara “Sabredin, arkasından müjdeler gelecek” şeklinde telkinde bulunuyor.
İnanan insanlar açlıkla sınandıklarında bu ayetle teselli bulabilirler. Ama, muhalefetin dindar sözcüleri, bu söylemlerin dinimize zarar verdiğini ifadeyle eleştirilerini sıralıyorlar.
Kılıçdaroğlu, halka ümit veren sosyal demokrat söylemlerini şöyle sıralıyor:
“Bizim yönettiğimiz Türkiye’de hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek.”
“Yoksulluğu bitireceğiz.”
“Esnafı, Çiftçiyi destekleyeceğiz. Birikmiş faiz borçlarını tamamen sileceğiz.”
“Terörün kökünü kazıyacağız.”
“Geliri adil bir şekilde dağıtacağız.”
Bu vaatler halkta ferahlık uyandırıyor, Kılıçdaroğlu’na ve partisine olan güveni arttırıyor.
Kılıçdaroğlu’nun tek kusuru bazen ağzından kaçırdığı tekil ifadelerde bulunuyor. “Dostlarımızla iktidar olacağız” diyen bir liderin yapacağım, edeceğim türünden tekil ifadeler kullanması yakışıksız bulunuyor.
Umarız, iktidara yelken açan Kılıçdaroğlu kendini bu tekillikten kurtararak ittifakını daha da güçlendirmiş olur.
Ayrıca, “helalleşme” üzerine yaptığı açıklamaların Türk toplumunda kabul gördüğü anlaşılmaktadır.
Eskinin tortulu hale gelmiş çatışma konularından hem partisi, hem devlet adına özür dilemek gerektiğini söylüyor ki, buna fazlasıyla ihtiyaç vardır.