Rahmetli annem köyde yaşardı, okuması yazması yoktu. Kendisini tatilden tatile ziyaret eder, belirli aralıklarla telefonla arardık. Zam ve pahalılık haberlerinin çok konuşulduğu, kriz dönemlerinde, ‘‘Her şeyiniz pahalandı mı? Gelip gidin yanıma’’ derdi.
Avrupa ve Amerika’da raflar boşalmış, ahali perişan haldeymiş! Koskoca cumhurbaşkanı söyledi, yalan diyecek değil! Sadece parti başkanı olsa kuşkulanacağım ama koca ülkenin-devletin başı ve en büyüğü!
En son Aydın’da, ‘‘Amerika'ya bak, enflasyon felaket. Avrupa'ya gelin aynı. Aradığınız gıda ürünlerini bile bulamıyorsunuz oralarda.
Bende şafak attı.
Tek çocuğumuz çekip gitmiş yaban ellere! Annemden geçen hassasiyetin sonucu olmalı, daha bir ay önce yanından geldiğimi unutup telaşla aradım.
‘‘Kızım orada fiyatlar alıp başını gitmiş, raflar boşalmış, yiyecek sıkıntısı varmış. Bir valiz yapıp geleyim. Ya da siz gelin, ortam düzelip raflar dolana kadar’’ dedim.
Telefonda bir sessizlik oldu.
Bende telaş daha da arttı. Çocuk duygusal; ‘‘Ya gözyaşına boğuldu, ya açlıktan bayıldı’’ diye düşünürken, telefon ‘‘ding’’ etti. Mesaj sesi…
Baktım, üstteki fotoğraf gelmiş: Oyulmuş, dondurulmuş, doldurulmaya hazır kabak!
Ben aradığımda marketteymiş, bu fotoğrafı çekip öndermiş. Altına da şu notu düşmüş: ‘‘Yoğurtlu kabak dolmasını seversin. Kabak alıp içini çıkarmaya falan uğraşma diye gönderdim!’’
Anladım ki! Dolma yemeli, dolduruşa gelmemeli!..