Ekim ayının da üçte biri bitti ama hava hala hem güneşli hem sıcak. İşte yine öyle bir hafta sonundan sesleniyorum “Dünlük”… Geçen hafta gündem yine kalabalıktı: Covid 19 rakamlarının içinden çıkılmazlığı, grip aşısı olmak için hangi dereden su getirmek gerektiği herkesin en aklında kalanlardı büyük ihtimalle. Ama ben farklı bir konuya takıldım.
Özel olarak dinlemediğim için hiçbir şarkısını bilmediğim, daha çok sosyal medya hesaplarında yazdığı anlam ve imla bozukluklarına denk geldiğim Demet Akalın katıldığı bir televizyon programında şöyle demiş. Demiş diyorum çünkü TV izlemiyorum, onu da sosyal medyadaki haber sitelerinden birinde gördüm. “Bir gün arkadaşımla arabada giderken lastik patladı, takır takır jantın üstünde gidiyoruz. Durduk ve ben hemen kocamı aradım. Mesela o arayamadı. İnsan bir erkeğin gücünü istiyor.”
Tahmin edersiniz ki yorum bombardımanına maruz kaldı. Kimi borçları yüzünden resmi olarak evliliğini sonlandırdığı için resmen bir “kocasının” bulunmadığını yazıyordu. Kimi de, erkeklerin fiziksel “gücü” için bulundurulması gereken bir “unsur” olmadığı şeklindeydi. Yorumlar bu minvalde gidiyordu. Son baktığımda Akalın herhangi bir yanıt yazmamıştı.
Sonra bugün instagramdaki başka bir yabancı sayfada ABD’li bir kadın oyuncunun kendisine gelen bir mesaj üzerine yazdığı yanıt gözüme çarptı. Pearl Harbor filminde oynayan Kate Beckinsale’e biri “You need a man” (Bir erkeğe ihtiyacın var) yazmış. Beckinsale de “Sana garanti ederim kimsenin bir erkeğe ‘ihtiyacı yok’. Gerçekte soru, isteyip istememek” diye yanıt vermiş. İki ayrı ülkenin gösteri dünyasından iki isim ve taban tabana zıt fikirler.
Demet Akalın’ın “Mesela o arayamadı” dediği, “kocasız” arkadaşının yerinde olmak istemezdim. Hoş ben zaten Demet Akalın gibi biriyle arkadaş da olmazdım ya, neyse… Kocası olmayınca eksik mi oluyor insan! Evet çünkü kadın bile olsak, öncelikle insanız!
Bir hayatı birlikte geçirebileceğimiz, hem iyi hem kötü hallerimizi paylaşacağımız insanı bulduğumuza inandığımız için bir erkekle birlikte yaşıyoruz, evleniyoruz. Bu adam ileride arabamın lastiği patladığında işe yarar, hatta arabayı servise de götürür, diye düşündüğümüz için değil. O zaten isteyerek yardım ediyorsa tamam. Ama bu “işlevleri” düşünülerek hayatına alacağın biri değil “koca”.
Düşünüyorum da ben eşimi “Arabamın lastiği patladı” diye arasam, işlerinin arasında bu yüzden aradığım için önce fırça yer sonra da “Yol yardımı arasaydın ya” cevabını alırdım. Yıllar önce işe giderken trafik polisleri yol kapalı olduğu için bilmediğim bir yola yönlendirdiğinde kayboldum ve aradım, oradan biliyorum…
İstanbul’un bilmediğim bir semtinde yön duygumu kaybettiğimde, sorduğum esnaf yüzüme bön bön baktığında beynimde bir ampul parladı. Hemen bir taksi çevirdim. Taksiye gitmek istediğim adresi bilip bilmediğini sordum. Bildiğini söyledi. “Tamam sen oraya doğru yola çık, arabamla seni takip edeceğim” dediğimde hep bu anı beklemiş taksicilerin gülümsemesi vardı yüzünde. Hani Amerikan filmlerinde olur ya “Öndeki arabayı takip et”… Bu biraz tersiydi, ama olsun.
Velhasıl, insan ihtiyacının durumuna göre çare üretiyor. Sırf o tür ayak işlerini görsün diye bir “koca”ya ihtiyaç yok. Hayatını iyisiyle kötüsüyle paylaşmak için, sevdiğin için evlenmeye tamam, ama sırf o ihtiyaç duyduğun fiziksel gücü bir gün senin üzerinde deneyebilecek bir adamla da kesişebilir yolun. O yüzden evlilikteki amaç “çıkarlar” değil, “birlikte bir ömür geçirmek, birlikte yaşlanmak” olmalı. İlle öyle son bulmasa da…