Yaşamımızın en acılı dönemlerinden birini yaşıyoruz. Ekranlarda seyrettiklerimiz, işittiklerimiz. İnsanlarımızın feryatları!
Acı insanı isyan ettiriyor. Kader değil bu. Silsile yoluyla suçlular belli. O yıkılan inşaatları yapanlar, izin verenler. Hepsi suçlu. Bu suçlara af çıkaranlar suçlu. Görüp-bilip susanlar suçlu.
*
Yaşadıklarımızı, duyduklarımızı, gördüklerimizi paylaşıyoruz. Bunlar yaşadıklarımızın gerçek tanıklıkları oluyor. Aşağıdaki olayı ben yaşadım.
*
Telefonun ucundaki kardeşim.
-Abi Hatay’dan cenaze almamız lazım. ".... ‘lerin yeğeni; eşi ve iki çocuğu enkaz altında kalmış hayatlarını kaybetmişler. Cenazeleri almışlar.
Eşi Hataylı. Ailesi orada. Orda toprağa verilecekmiş. Kızın annesi; kızını ve torunlarının cenazesini İstanbul’a getirmek istiyor. Kızının mezarını yakında istiyor. Nasıl olur. Yöntemi nasıl olur. Ne yapılması lazım. Yardım istiyoruz."
*
Bir cenaze getirilecek diye düşünerek şu anda Hatay’da giden belediyelerden iki arkadaşımı arıyorum. Çözüm bulamayınca Hataylı bir arkadaşımı arıyorum. Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkan Yardımcısına ulaşma olanağımız ortaya çıkıyor.
*
Hatay'daki yetkilerin nasıl bir durumda olduklarını düşünüyoruz. Arayıp aramamakta tereddüd ediyoruz. Ama ortada dört cenaze var. Ben bir iki arıyorum. Ulaşamıyorum. Kardeşime ‘Telefonu verip ulaşabilirseniz yardımcı olacaktır” diyorum.
Bir süre sonra bana dönüyorlar.
*
"Başkan Yardımcısı da annesini kaybetmiş. Ağlamaklıydı. ‘Burası mahşer yeri’ dedi. Savcı ve belediyeden evrak alınacakmış nakletmek için."
Ertesi gün, savcı gidiyor cenazelere bakıyor. Ve hemen nakledilmesini gerektiğini ifade ediyorlar. Ve orada defin ediliyor.
*
Bir genç bayan. Bir genç adam. İki evlatları. Artık yoklar.
Ve bunun gibi, onbinlerce insanımız yok artık.
83 milyon derin yaralıyız. Ülkem ağlıyor!
Hepimize, ülkemize geçmiş olsun.
Akılımızı başımıza alalım.
Ve bundan sonra İstanbul’u, başka yerleri, geleceği düşünelim.
Bu kaçıncı derstir bilmem ama, İnsanlık ders alsa tarih tekürrür etmez.
Ders alalım. Tarih tekerrür etmesin.