32 yıldır Fransa’da beş bin nüfuslu Folschviller adında kasaba büyüklüğündeki bir köyde yaşıyorum.
Bu köyde; toplumsal yapı ve sosyal yaşam alışılmışın tersine çok farklı.
Fransa’nın Kuzeydoğusunda, Lüksemburg-Almanya-Belçika üçgenindeki bölgede şirin bir köy.
Birinci dünya savaşından önce Fransa’ya bağlı sonrasında Alman egemenliğinde. İkinci dünya savaşından sonra yeniden Fransa sınırları içerisinde kalmış bir köy. Bu nedenle, köyde yaşayan orta yaş üstü insanlar Almanca ve Fransızcayı iyi konuşuyorlar.
Bu bölge, kömür madeni rezervleri 1980 yılına kadar iyi işlediğinden dolayı Kuzey Afrika, Polonya, İtalya kökenli isçilerin yoğun yaşadığı bir köy. Bugün nüfusun yüzde 40’a yakını göçmen. Türk göçmen oranı ise yüzde 7-8 dolaylarında.
1974 yılından sonra da Türkiyeli göçmenlerin yerleştiği bir yer. Bu değişik etnik ve dinsel çeşitlilik köyümüzde ibadet yerlerinin de çeşitliliğine sebep olmuştur.
Bir Katolik bir Protestan kilisesinin yanında Kuzey Afrika kökenli göçmenlere ait bir Camii. Polonya kökenlilere ait bir Hristiyan Ortodoks kilisesi.
Diğer etnik kökenliler; yani Türkiyeli göçmen isçiler ise bir Camii, Alevi kökenli isçiler ise Alevi Kültür Merkezinde ibadetlerini ifa ediyorlar.
İnsanlar bu dinsel faaliyetlerini yürütürken Fransız kanunlarına göre dernek statüsünde çalışıyorlar. Fransa’da laiklik gerçek anlamda işlediği için tüm etnik ve dinsel kimlikteki insanların laikliğe uymak zorunluluğu vardır ve de uyuyorlar.
Devlet kimsenin inancına karışmaz ve faaliyetleri de laiklik çerçevesinde olduğu müddetçe müdahale etmez hatta yerel yönetimler yardımcı dahi olurlar.
Beş bin nüfuslu bir köy olmasına rağmen bu kadar dinsel ve etnik çeşitlilik Demokrasinin bize sunduğu ayrıcalık olsa gerek.
Uzun yıllardır, doğduğum ülkemde de böyle bir yönetimi ve yaşamı arzu etmişimdir.
Umarım gelecekte kimsenin inancının ve yaşam tarzının sorgulanmadığı, daha hoşgörülü bir ülkemiz olur.
...
14 Temmuz 2021
Folschviller, Fransa