TÜRKİYE

Yeter canımızı yaktığınız, yeter gayrı!

Silivri'de 100 dönümlük arazinin plan değişikliği yapılarak tarımsal nitelikten çıkarılmasına gazetemiz yazarlarından İbrahim Çeşmecioğlu'da 'Yeter canımızı yaktığınız, yeter gayrı!' başlıklı yazı ile tepki gösterdi.

Silivri’nin o canım tarım arazilerinin üzerine Avrupa’nın en büyük cezaevini kurdunuz... da, ne oldu diyeceğim ama, tabii bu da itibar meselesidir. Mahkûm olmuş adamın başındaki dama, götündeki dona güldüremezdiniz kimsecikleri öyle değil mi?

*

Oysa biz ta o zamanlar Silivri’nin tarım, turizm ve hizmet sektörleri gibi üretim potansiyelleriyle ülkenin vitrininde durması ve yurt sathında değerinin öyle anılması adına size şiddetle karşı çıktıydık, direndiydik. Hatırladınız mutlaka!

*

Güneyde Marmara Denizi’ne yaren, kuzeyinde meşe, kayın, gürgen ve yer yer ıhlamur ağaçları ile çevrili…eşsiz tarım toprakları, bitki florası, hayvan çeşitliliği ile Trakya’nın üstünde taç gibi duran ilçemin başına gelenler sadece cezaeviyle sınırlı kalmadı tabii. Eski zamanlarda cüzzamlılar toplanıp kale dışına atılarak, kendi aralarında kurdukları kolonilerde aç ve sefil ölmelerine seyirci kalınırmış. Silivri’ye de yıllarca öyle, cüzzamlıların yaşadığı bir yerleşim nazarıyla bakıldı. Çünkü her şey siyasete göre, çünkü her tavır benden veya benden olmayana göre şekilleniyordu bizim buralarda. Türk siyasetinin asırlık hastalığıdır andıklarım ile aşağıda anacaklarım.

*

Seymen köyüne zamanında Katı Atık Depolama ve Arıtma istasyonu kuran İBB’nin uygulamasına da şiddetle karşı çıkmıştık. Olmaz dedik, katiyen olmaz! Böyle ihtiyaçlar için yapılacak tesisler kıraç, verimsiz, yerleşime uzak alanlara kurulmalı. Köylüyü uyardık, toplantı ve protesto ederek engellemeye çalıştık. İnadına yapıldı. Şimdi rüzgar estiği zaman Seymen köyünden kavun, çiğdem, gündöndü, ıhlamur kokuları gelmiyor…İstanbul’ul atığı, ifrazatı esiyor ta Silivri’nin merkezine değin.!

*

Herhalde 2017 veya 18 yılıydı. Tutturdular Silivri ile Çerkezköy sınırındaki ormanlara termik santral yapacağız diye. Hadi bakalım, bütün duyarlı insanlar tekrar teyakkuza geçtik! Ha bak şunu da söylemem şarttır, hem, hakçadır. O yıllarda cadde sokak dolaşıp santral yapılmasın diye imza topkarken, her siyasi görüşten hemşerimizin imzasını çok büyük destekleriyle beraber almıştık. Bana inanın, bu öyle soylu bir tavırdı ki şu anda anarken bile gözlerim yaşarıyor. Sebeple, ilçemin aydın insanlarını şükranla ve tekrarla yâd etmek istiyorum…

*

Yine belediye meclis üyesi olarak görev yaptığım 2014-2019 seneleri arasında, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surları olarak bilinen, Bizans döneminde inşa edilmiş Anastasios surlarının hemen bitişiğine TOKİ’ye onbeş yirmi kat inşaat izni verilmişti. Olur mu yahu dedik! Olur da bu kadar mı olur dedik…toplanıp beraberce canla başla ses verdik, itiraz ettik. Bereket bu kerre her partiden meclis üyesi arkadaşımızın da çabalarıyla tutumumuz karşılık buldu, yüksek kat uygulaması oniki ile sınırlandırıldı.

*

Fakat belediye başkanı sayın Özcan Işıklar ve biz binaların oraya değil başka alana yapılması gerektiğini, neredeyse 1500 yılı aşan tarihiyle (507-512 Bizans dönemi) yerleşkemiz için çok önemli iz ve değerler taşıdığını ısrarla savunduk. Hatta Özcan bey TOKİ’ye karşılıksız, hibe kabilinde arsa vermeyi dahi teklif etmesine rağmen talebimiz reddedildi. Ancak kat artışını engelleyebildiğimiz için bu defa kısmen de olsa başarmış saydık kendimizi…

İşte o kabahatli, o karanlık ruhların iştahını o gün bu gün kimse durduramadı, kimse! Bir baktık Kavaklı Mahallesi’nin en güzel alanına gözünü dikmişler. Orayı istiyorlar. Sözde ilaç fabrikası yapacaklar(mış), sözde iş, aş, istihdam sağlayacaklar(mış)…ama sözde! Fakat gerçekte mahallenin akciğeri değerinde, çok kıymetli, hem, çok büyük alanlardandı istedikleri pay. Köyün temiz hava sirkülasyonunu sağlayan, gençlerin spor yapmasına olanak sunan, yeşili, huzuru içinde barındıran mücevher kıymetinde topraklardandı. De ki hepimizin canı pahasına koruması gereken.!

*/

Dönemin belediye başkanı sayın Volkan Yılmaz, bahse konu alana malum şirketlerin fabrika yapmasını normal bulduğunu söylerken yaptığı konuşmayı şimdi hatırlıyorum…Yüzünde muhalefet üyelerinin itirazlarından olma baskı…içinde kendi kararıyla çelişen huzursuzluk…gönlünde yapmaması gereken işten duyulan o ağır yorgunluk…Bütün bunları aleni okumuştum suretinden. Ne kadar zorlanmıştı, nasıl canı yanmıştı kimbilir! Eminim belediye başkanıyken yaptığı hiç bir uygulamasında böyle istemsiz bir savunma, böyle istemsiz bir imza atmamıştır sayın Volkan Yılmaz…Ayrıca dönemin muhalefet grup sözcüsü Melih Yıldız’ı da doğru savunması ile, ona uygun tavrını sözün burasında anmadan olmaz. Son derece dozu ayarlanmış ve seviyeli davranmıştı Melih kardeşim. Aynı zamanda vakur.

*

Silivri’ye sanayi tesisi çağırmak, sınai çeşitliliği ve üretimi arttırmak yurdumun en verimli arazilerini talan etmekle eşanlamlıdır. İlçem tarım, iyi tarım, aile tarımı, tarım çalıştayları, endüstriyel tarım, emtialar, turizm, tarih, tarih turizmi, kongre turizmi, bilişim…dahi, yeni ve yartıcı fikirlerin boy verdiği inovatif uygulamaların merkezi olabilecek çok özel yerleşimlerin başında gelir. Topraklarımızı sizin sorumsuzluğunuza, sizin doyumsuzluğunuza karşı korumak her Silivri’li hemşerimin görevi olmalıdır. İlişmeyin mücevher değerinde tarım topraklarımıza. Tarım alanlarına yapılmak istenen açık ihaneti, hemşerilerimize inayet diye yutturamazsınız. Boşuna debelenmeyin. Kem gözlerinizden olma kemirgenliğinizi alın gidin topraklarımızdan. Bir an önce. Yeter canımızı yaktığınız, yeter gayrı.