Başkan adaylarımız belli oldu. Ardından meclis üyesi adaylarımız da..  Listelere baktığımızda genellikle varlıklı, okumuş insanların listelerde tercih edildiğini fark etmek mümkün.  

Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya atfedilen  ‘Ortaçağ Uzayçağı ile karşılaşsa yüzüne tükürürdü’ diye bir değerlendirme var.   Kimi gelişmeleri hatırladığınızda hak vermemek mümkün değil.

Listelerde yörelerin  ileri gelen varlıklı eşrafı  tercih ediliyor.    Bir çoğu kendi şirketlerinin patronu  olan bu kasaba zenginleri siyasette de yer alarak bu kez  devlet kurumlarının karar mekanizmalarında yer almak istiyorlar.  Ya da yurt dışında okumuş, bir kaç dil bilen, ülke içinde uluslararası şirketlerde ya da ulusal düzeyde  söz sahibi şirketlerde önemli koltuklarda bulunan kimi arkadaşlar,  siyasete de girerek kamu kurumlarının yönetilmesi  pozisyonunda da kendilerine bir yer edinmek istiyorlar.  

Günümüz siyaseti parayla dönüyor maalesef.  Büyük kitle partilerinde daha başvururken zengin için; fındık-fıstık parası , dargelirli için ise hatırı sayılır bir meblağı oluşturan ödentiler alınıyor.  Fakirler bu paraları ödeyemiyor.  Denkleştirenler ödemekten çekiniyor.   Ve daha işin başında elenip gidiyor bir çoğu.

Ve bu zengin adaylar,   kentlerin geleceğine yön verirken diğer yandan da kendilerine oy veren dar gelirli kitlelerin haklarını koruyacak.  Koruyarlar mı?  Ortaçağ’da feodal beyler,  yanlarında çalıştırdıkları kölelere ,yiyecek-giyecek yanında barınak ta veriyorlardı.  Toprak  ağaları toprak veriyor, yarıcı gibi çalıştırıyorlardı. Yani iyi kötü sahip çıkıyorlardı. Şimdilerde kentlerin varoşlarında;  sahipsiz-kimsesiz, çaresiz insanları gördükçe Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya hak veriyorsun.  ‘Ortaçağ Uzay Çağı ile karşılassa yüzüne tükürürdü.”

Adaylarımız zenginlerden olabiliyor ama seçimlerin sonucunu da yoksullar ve dargelirliler belirliyor.  Oy kullanırken, kitlelerin özdeşleşme diye bir durumdan da etkilendikleri  bilimsel olarak tesbit edilmiş.  İnsanlar kendilerine benzeyenleri tercih ediyorlar.   Yoksul – ezilmiş kitlelerin çokluğunu bilen bir çok siyasetçi bu nedenle özellikle mağdur rolünü oynuyor.  Ya da yoksul-ezilmiş kitleler siyaseten mağdur edilmiş insanları tercih ediyor.  Güç odaklarına savaş açan liderleri tercih ediyorlar.

Bugün Ak Parti’nin , AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın başarısında mağdur rolleri,  ya da iktidar olduktan sonra ; yoksulların ulaşamadığı kitlelere karşı aldığı tavırların da rolü var.  Tam aksine CHP’de yoksulları ve ezilmişlerin yanında olacağına, zenginleri , varsılları, yurt dışında okumuş genç parlak zekaları tercih edince bu kesimlerden uzaklaşıyor ve tercih edilmiyor.

Diyeceksiniz ki, iyi yetişmiş insanları tercih etmek suç mu- hata mı? Suç değil ama bir dengede gitmek te önemli.

Ne deniyor du ünlü Tapınak Yazısı’nda.

Hiç kimse senin  denizde ne tür dalgalarla boğuştuğunla ilgilenmez, gemiyi karaya getirip getirmediğine bakar.

Önemli olan iktidar olmak ise, esas akıl  iktidarı alacak yöntem ve tercihleri yapmaktan geçer.    Zenginlerden liste yaparak, fakirlerden oy istemek te ne demek oluyor?  

O zaman sıkarsın ayağına ..