Fotoğraftan da görüleceği üzere günbatımı saatlerindeyim. Kalepark’ın doğu yanı. Dikkatle bakarsanız aşağıdaki kayanın üzerinde birisinin olduğunu farkedeceksiniz. Kayanın altı ise derin bir boşluk, yaklaşık yetmiş seksen metre var zemine; orasıda irili ufaklı taşlık. Yani düşersen ambulans gelmeden sen öbür yana gitmiş olursun. Tepede, üzerine güneşin son ışıklarının vurduğu üç kişi daha açık biçimde görünüyor.

*

Yar’ın uzvu gibi duran çıkıntılı taşın üzerine oturmuş kafayı çeken şahsa yukarıdaki üç kişi bağırıyor, “Amdi, içtin mi biraların epsini be susak?” , “Zaten epsici üş taneydi beya. Üj biradan nolcak, bitti emen, te kalan leblebileri yiyum.” , “Abe ayvan ayağa kalkıp işerken dikkat et düşmeyesin, tam kiyf saatinde senin yüzünden karakolda ifade vermeelim sona.”

*

Üçünün birden klarnet sesi gibi gülüşü yankılandı uçurumun boşluğunda. Çok gücendirici o tiz perdeden kahkahalar kesilince üçlünün içindeki öbür şahsiyetlerden biri ünledi, “Sıçan suratlı üj birayla nolur diyusun, salalım sepetle bi büyük aşaya, dönesin bi saat içinde kedi taşaana.” Peşi sıra gene aralarında istihzayla kuğurdamalar…ama bu kez ağızlarını sözde kaparmış gibi yaparak, öyle olsada galiba tersine daha fazla duyulmasını istermişçesine kahkahalarını önlerindeki boşluğa doğru abartarak ve abartarak…Haaaaa haaa haaaaaa. Bende onlarla beraber…Huraaaa, haaaa haaa haa…diye koyveriyoruz kendimizi.

*

Solan güneş, geçen zaman, giden gün, süren neşe…ve karanlığıyla hepimizin üstünü örtmeye hazırlanarak kendini berkiştiren gece.

*

Kayanın üstünde isminin Amdi (Hamdi) olduğunu öğrendiğim kişi lâf altında kalmayı kendine yedirememiş sesiyle, dalaklanmış mal gibi hiddetle höykürdü tepesindeki üç kişiye, “Abe Şayin” Şahin yani, en pes seslisi, “ Abe keleme tospası, abe Alim agamın kocakulaklı sıpası, “buradaki isim de anlaşılacağı üzere Halim’dir, “Ne zaman adam uldun sen de Amdi aganla maytap geçersin, çingene milletinin yüz karası?”

*

Üç hınzırın gülüşlerinin derekesi düşsede, aralarında kurdukları kaş göz işaretleriyle mizahın derecesi artıyor, “Demek benim yüzüm kara ülemi…abe mısır püskülü sen kaç tane yüzü biyaz çingene gördün bu yaşına geldin sülesene bana?”

*

Galiba ellerindeki karton bardaklarda votka içiyorlar. Şahin olan tekrarlıyor Amdi aganın lâfzını, “Demek çingene milletinin yüz karasıyım he?” az es verip, “Bakmaz kıçının samsağına, çıkar dağın yükseğine.” Bilâhare ayaklarını yere vurarak çaktığı lâfın zaferinden hasıl keyfini sürüyor…gülüyor, gülüyor, gülüyor…

*

Ve yukardakiler birbirini dürterek aşağıdakinin göremeyeceği biçimde alaylarını sürdürüyor. Lâkin Amdi aga ses ve gülüşmeleri kesildiğine sebep onları mağlup ettiği hükmüne vararak daha bir celâlleniyor, “Eeey! kendinizi bi bok yerine koymayın sakın ey! Siz üç boksunuz çünküm.”

*

Kayanın üzerinden senelerce sigara ve alkolün biçim verdiği sesleriyle biçimsiz ve asimetrik kahkahalarını işitiyorum tekrardan. Bende aralarındaki melodik kakafoniye dibine geldiğim birayı emükledikten sonra pufkurarak katılıyorum. Of burnumdan geldi yeminle…bir de serin geldi yamacımıza geceyle birlikte, bir de serin…yola çıkmalı artık. Arka taraftan, Parkköy istikametine vurup kendimi, ağır usul Ortaköy’e varmalı. Dur hele, dur! Amdi aga taarruzunu bitirsin de ondan sonra topla kendini diyorum kendime.

*

Bu bir roman resitali, yarı’n altından üstüne, üstünden üst üste birbirlerine roman kibritçilerin atışması. Önümüz kış, gayrı ne bu havayı ne de böyle renkli bir atışmayı bulabilirsin. Baykuş gibi hep viranelikte mi gezeceksin a kemter! Kimin günün yirmidört saati aklıbaşında olmaya hakkı var. Hele dur! Sabret, seyret, keyfet. Ah keşke bende iki değil üj bira alsaydım.

*

Amdi aga resitalini kısa bir moladan sonra çatlak trompet gibi sürdürüyor, “Büyük sallaycamış! Bak, bak! Abe büyük olan sepete girer mi? Sizi allağan zurnacılarıyla, dalgacıları. Büyük dediğin adamın koltuğunun altında, ciğerinin üstünde gelir sofraya. Büyük ne bilir mininiz siz? Büyük sülediğin küçük isanlaan (insanların) sepetine girmez. Asssiktirin gidin başımdan şindi.”

*

Sittirip gitmediler, onu daha çok dellendirmek için yukardan aşağıya yüz gıram ağırlığında topaklanmış toprağı Amdi aganın yanıbaşına doğru yuvarladılar. Aşağıdan yukarıya bilmem kaç bin megaton ağırlığında belki de yeryüzünde ilk defa kullanılan küfürler fırlatıldı. Hepimizin…………………………yim!

*

Ben bu memleketten başka bir yerde yaşayamam kardeşim. Adam başı dönse düşüp öleceği kadar tehlikeli bir yükseklikte, hem, mor bir kayanın üzerinde ziftlenirken bile şanını ayak altına aldırmıyor baksana. Yaşa Amdi aga, sen çok yaşa. Büyük adamsın evvelallah…

*

*Kibritçi (argo): pinti, cimri sefil

*Dalga (argo): “dalgacı” uyuşturucu maddelerin verdiği keyif hali.