12 Eylül müdahalesi olduğunda Kültür Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri olarak görev yapıyordum.

Müdahale sabahı bir askeri araç, beni evimden aldı.

Müsteşar Yardımcısı Burhanettin Yılmaz, benim de orada olmam gerektiğini söylemiş, askerler almaya gelmişler.

Muzipliğim tuttu, çok samimi arkadaşım olan İdari İşler Daire Başkanı Mustafa Akalın’ın evini askerlere tarif edip, onu da almamız gerektiğini söyledim.

Oturduğum koltuğa, görünmemek için gömülmüştüm.

Mustafa bey, rengi bezi kaçık vaziyette araca bindi, beni görünce ferahladı.

Bunun şaka olduğunu anlattığımda gülüştük.

Halk, anarşi ve terörden bıkmıştı.

12 Eylül müdahalesini bayram sevinci ile karşıladı.

Sonra olup bitenler tam bir adaletsizlik ve işkence dönemi olarak tarihe geçti.

Bakanımız, 27 Mayıs ihtilâlinde de bakanlığa getirilmiş olan gazeteci Cihad Baban’dı.

Bir dönem Erzurum’da Doğu gazetesini yayımlamış, o yüzden Erzurumluları severdi.

Benim şansım belki Bakanımızdı.

İnsafla şunu da ifade etmem gerekir ki, müsteşarlığa getirilen Korgeneral Kemal Gökçe çok iyi bir yöneticiydi, çok iyi bir kültür adamı olduğunu da anladık. Değerli bir insandı.

Ancak, getirilen diğer iki askerle anlaşamıyordum.

Aramızda gel-gitler yaşanıyordu.

Ben, Adalet Partili olarak biliniyordum, belki o yüzden yıldızımız o iki askerle barışmadı.

Bu arada, düne kadar iktidarı öven bürokrasinin bir anda nasıl dönüş yaptığını biraz da hayretle izlemiştim.

Bu tecrübeme dayanarak, iktidarlara bürokrasiye fazla güvenmemelerini salık verebilirim.

İktidar değişince veya değişiklik kokusunu alınca bürokratları yanlarında bulamazlar, bu kesin.

Anlaşamadığım askerlerden biri didişmelerimizin birinde ağzından şu cümleyi kaçırmıştı:

“Zaten odan tarassut altında!”

Bunun üzerine müsteşarlık makamına bir dilekçe verip, durumu anlattım ve hakkımda soruşturma yapılmasını, aksi halde odamı tarassut alanlar hakkında işlem yürütülmesini istemiştim.

Müsteşarımız beni çağırttı.

“Arkadaşlarımızla niye geçinemiyorsun, niye kavga ediyorsun?” sorularını sordu.

Ben de anlaşmazlık sebeplerini anlattım.

Bunun üzerine beni açığa aldığını söyledi.

Fakat, ne özlük hakkıma, ne oturduğum odaya dokunulmadı.

O dönemde herhangi bir adaletsizliğe şahit olmadım bakanlıkta.

Bunu belki de sayın bakanımızla o değerli müsteşara borçlu idik, kim bilir?