Bugün çok önemli bir halk ozanımızdan söz edeceğim: ÂŞIK İHSANÎ... Bu büyük ozanımızla ilgili olarak yıllar önce yayımlanan (1983) "Yürü Bre Hızır Paşa" adlı kitabımda şunları yazmıştım:

“Âşık İhsanî, Ölçülü-Uyaklı Halk Şiiri’nde toplumcu bakış açısıyla ‘başkaldırı’yı ilk ve en güçlü dile getirendir.

Ölçülü-Uyaklı Halk Şiiri’nin geleneksel yapısını gerek saz ve gerekse söz olarak kırmaya, çağdaşlaştırmaya çalışmış öncü bir ozandır.

Ekonomik, politik sözcük ve kavramları, sloganları şiirinde en yerli yerinde kullanabilen ve bunlara gerçek anlamlarının yanında bir de şiir değeri kazandırabilen güçlü, usta bir Halk Ozanı’dır.

En büyük eksiği ise şiiri yalnızca (daha çok) kavga saymasından ve yalnızca bunun şiirini yazmasındandır.

Oysa şiir, yaşamı tüm boyutlarıyla kavrayan dizelerden oluşmalıdır.

İhsanî bu eksikliğini de giderir, o güçlü kavga şiirini, yaşamı tüm boyutlarıyla içeren dizelerle donatırsa, daha bir kalıcı, daha bir güçlü Halk Ozanı olur.” (Süleyman Yağız, Yürü Bre Hızır Paşa, Üç Çiçek Yayınevi, 0cak 1983, s. 71)

*

Diyarbakır’da 1934 yılında doğan ve 2009 yılında hayatını kaybeden İhsanî, 1973 yılında kendisini bana şöyle anlatmıştı:

“2 yaşında babamı kaybetmiştim. 9 yaşımdan sonra Anadolu’yu ve birçok yabancı doğu ülkesini ‘bir dert treni’ gibi gezdim. Uğradığım her istasyonda bol bol dert dinledim.

1963’e kadar bu dert yükünü bilinçsiz olarak taşıdım. O zaman gördüm ki, dünya içinde bir hak-adalet varmış, bunun karşısında da bir haksızlık-sömürü varmış.

O gün bu gündür haksızlığın karşısında, hakkın yanında yerimi aldım.” (Yeni Ortam, 11 Eylül 1973/ Yürü Hızır Paşa, s. 71)

*

İhsanî ustanın sürekli kavga şiiri yazmasını eksiklik olarak değerlendirmen değerli bir dostumuzun (Ali Turalı) sistemine sebep olmuş... İntertennette tarama yaparken yazısını tesadüfen gördüğüm Ali Turalı sistemini şöyle dile getirmiş:

"Süleyman Yağız, 'İhsanî ustanın şiiri yalnız başkaldırı kabul etmesi ve sadece bunun şiirini yazmasını eksiklik kabul ediyorum' diyor.

Ben de burada Süleyman Yağız’a diyorum ki; sınıf inancını ve sosyalist düşünceyi kabullenip bu yolda kendini kanıtlayıp uzun bir mesafe kat eden bir ozandan, güle, bülbüle veya birilerinin doğrultusunda ısmarlama ya da tanrıya yakarış şiirleri yazması beklenemez. Eğer sen böyle bir şey bekliyorsan bu sendeki yorumlama eksikliğidir."

*

Ali Turalı dost aslında haklı... Ama İhsanî ustanın yazdıkları konuda önder olduğunu, zaten ben de vurguluyorum. Eleştirim, yazdıklarıyla değil, yazmadıklarıyla ilgili... İsterdim ki, hayatı her açıdan şiirleştirsin...

Çünkü hayat sadece kavgadan ibaret değil; hüznü de aşkı da bunalımı da ve sair her şeyi içerir. İhsanî buralara pek dokunmadığı için etki alanını genişletemedi...

Ozanlığının ilk yıllarında aslında "gönül"e dair yazdıkları da var. Ancak, "toplumcu gerçekçi" çizgiye oturduktan sonra alanını kavgayla sınırladı.

*

Oysa aşka ve hüzne dair de yazıp söyleseydi çok daha geniş kesimler tarafından dinlenirdi...

Benim vurgulamak istediğim bu.. Yoksa, kesinlikle Âşık İhsanî'nin ustalığını tartışmıyorum.

Bu da benim, İhsanî'ye, eleştiriden çok sitemimdi!..

*

Büyük ustayı yakından tanırdım. Benim can dostum, ağabeyimdi. Kabına sığmayan çok güçlü, önder bir halk ozanıydı. Serbest türden de yazmaya başlamıştı. Onlarda da çok başarılıydı.

"Veysel öldü halk şiiri geleneği de sona erdi" diyenlere karşı en kararlı mücadeleyi aynı süreçte vermiştik.

Özlemle sevgiyle saygıyla anıyorum. Işıklar yoldaşı olsun.