İyi Parti’nin çok beğendiğim bir uygulaması var.
Her grup toplantısında Genel Başkanın konuşmasından sonra bir halk temsilcisine söz veriliyor.
Halkın dertlerinin milletin kürsüsünden ifade edilmesine imkân sağlanıyor.
Akşener, son grup toplantısına çürümeye yüz tutmuş iki baş soğanla çıktı, soğan üreticisinin dertlerini anlattıktan sonra iktidara dönerek “Sizi bu kuru soğanlar götürecek” dedi.
Bu arada Tarım Bakanını da iş bilmezlikle suçladı.
Üst iradeye de seslenerek “çok maaşlı danışmanlarınız yerine, size gerçekleri aktarabilen danışmanlar bulundurun” dedi.
Tarım Bakanını da iş bilmezlikle suçladı.
Bu defaki grup toplantısına iki halk temsilcisini çıkardı.
Biri, müzisyenlerin temsilcisi olarak sanatçı Burhan Şeşen, diğeri Rize’nin Fındıklı’sından bir çay üreticisi oldu.
Halkın içinde ne cevherler var.
Sorunlarını o kadar güzel ifade ettiler ki, değme siyasetçilere fark attılar diyebilirim.
Akşener, üst iradeye şöyle seslendi:
“Çok maaşlı danışmanlarınız yerine, size gerçekleri söyleyebilecek danışmanlarla çalışın.”
Bu sözler bana, emrinde çalışmış olmaktan gurur duyduğum 9. Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel’i hatırlattı.
Genel Sekreter rahmetli Necdet Seçkinöz beni çağırdı ve dedi ki:
“Sayın Cumhurbaşkanımız kendisini ve hükümet icraatını eleştirmenizi istiyor. Bunun için üç kişiden raporlar alacağız. Bunlardan birinin de sen olmanı arzu ediyoruz.”
“Nasıl olur efendim? Cumhurbaşkanını eleştirmek bize mi düşer?” diyecek oldum, “Beyefendi tam da böylesini istiyor.” Demez mi?
Şaşırmıştım.
Kendisine ancak şunları söyleyebildim:
“Efendim, çok ağır bir görev veriyorsunuz. Ben, eleştirilerimi laf olsun diye yapamam. Bunu kendime yakıştıramam. Gerçekten eleştirirsem de, görevde kalıp kalamayacağımı bilemem.”
“Hayır, öyle bir endişeniz olmasın. Beyefendi gerçekten, kendisinin ve hükümet icraatının eleştirilmesini istiyor. Hem de sizlerden.”
Yazdığımız raporlarda edep ve saygı dairesinde sayın Cumhurbaşkanımızı ve hükümet icraatlarını eleştirmeye başlamıştık.
Bir süre sonra yeniden çağırdı rahmetli Seçkinöz.
“Galiba gidiciyiz” derken,
“Beyefendi senin yazdığın raporları çok beğenmiş. Devamını getir.” Demez mi?
Devamını getirdik.
Korktuğumuza uğramadık.
Böyle demokrat bir Cumhurbaşkanı ile çalıştığımız için bir kere daha gurur duyduk.