Mithat Önal’ın yeni kitabı “EŞİKTE ÜÇ KADIN” raflardaki yerini aldı. Edebiyat dünyasına edebi ve kalicı eserler bırakmayı amaçlayan yazar Mithat Önal’ın yeni öykü kitabı okuyuculara merhaba dedi.
Öykülerinde sade bir dil kullanan yazar, yaşamın bir köşesinde kalmış hayatları gün yüzüne çıkarıyor. Kitaba ismini veren Eşikte Üç Kadın öyküsünde Melahat’in huzura hasretini duyumsayacak, İnci’nin özlemine tanıklık edecek, Firuzan’ın sevincine ortak olacaksınız. Üç farklı hayatın üç kadında ayrı ayrı nasıl tecelli ettiğini gözlemleyeceksiniz. Gıcır Para’da, Gıcır Kazım ile birlikte en gıcır parayı bulmak için sokakları, caddeleri ve yolları arşınlayacaksınız. Çocuk Mahkum İklime öyküsünde bir fedakarlığa şahitlik edeceksiniz. Bozkırdaki Firdevs Cenneti’nde ihtiyar bir kadının sesinde cenneti bulacaksınız. Zennure öyküsünde, bir kızın iki anne kalbine nasıl düştüğünü sevinçle birlikte görecek, Sürmeli’de ise Sürmeli’nin isim macerasına tebessüm eşliğinde yolculuğa çıkar gibi çıkacaksınız. Bank’ta oturan bir adam ile bir kadının gözlerinden insan manzaralarına seyre dalacak, Bir adam bir kadın öyküsünde özgürlüğün ve hürriyetin kıyılarında gezineceksiniz. Çaydaki bisküvi kokusunu içinize çekerken, Karınca Ahmet’in, karıncalar için verdiği mücadelenin içerisinde bulacaksınız kendinizi. Karıncaları saymasına tebessüm ederken, zaman zaman da iç çekeceksiniz. Ahmet’in bisikletinin sepetliğine koyduğu buğday ve ekmek kırıntılarını onunla birlikte karınca yuvalarına bırakcaksınız. Kardan Kadın öyküsünde, avuçlarının içerisine umut hareleri dolan bir adamın karşısındaki kadının aslında bir kardan kadın olduğuna adamla birlikte hayretle bakacaksınız.
Gözler, insanın ruhunu yansıtan aynalardır. Kimine göre çok şeyi anlatır, kimine göre ise hiç bir şeyi. Melahat'ın gözleri, derin bir üzüntü ve endişeyle doluydu. Gözlerinin feri sönmüş, bakışları donuklaşmıştı. Sanki içindeki bir ateş sönmüş, yerine soğuk bir taş oturmuştu. İnci'nin gözleri ise özlemle doluydu. Gözlerinde uzaklara dalan, özlem barındıran bir ifade vardı. Sanki bir yere ait olmak istiyordu, ama bunu bir türlü başaramamıştı. Firuzan'ın gözleri ise mutlulukla doluydu. Gözlerinde parlayan bir ışık vardı, dünyayı kucaklıyormuş gibiydi. Firuzan her şeyin mümkün olabileceğine inanıyor gibiydi. Ben aslında üçünün yaşantılarından çok gözlerinden okumuştum neler yaşadıklarını, neler hissettiklerini. Melahat'ın gözlerinde geçmişin acılarını, İnci'nin gözlerinde geleceğin hayallerini, Firuzan'ın gözlerinde ise şimdinin sevincini görmüştüm. Bir kadının gözleri özlemi anlatırken, bir başka kadının gözleri huzuru arıyordu sesli kalabalıklar arasında. Bir başka kadının gözler ise mutluluğun resmini çiziyordu hiç durmadan. Üç kadın, üç hayat, üç hikaye... Ortak noktaları ise, gözlerinde taşıdıkları duygularıydı. Gözler, bir insanın ruhunun aynasıysa; bu üç kadının gözleri, onların yaşamlarının yansımasıydı.