Rahmetli Naim Hoca çok iyi dostumdu.
Devlet görevinde iken bir gün Meclis’teki odamda beni ziyarete gelmişti.
Akşam yemeğini odamda birlikte yerken, “hele heberleri aç” dedi, ben de açtım.
Naim Hoca aynı zamanda haber hastasıydı. O günün haberlerini almadan rahat edemezdi.
Naim Hoca ile birlikte, ikimiz de DYP sempatizanı idik.
Bu partiye oy veriyorduk.
O soralar partinin genel başkanı Tansu Çiller idi.
Çiller’in serveti tartışılıyordu. Amerika’daki malvarlığı ile Kuşadasındaki çiftlği basının diline düşmüştü.
O da, başbakan olarak bu serveti hem inkâr ediyor, hem de sıkıştığında “anamın çıkınından kalan paralarla aldım” diye savunma yapıyordu.
Spiker haberleri okurken anladık ki;
Kuşadasın'da Suna Pelister adına kayıtlı çiftlik aslında Tansu Çiller’e aitmiş.
Belgelerle anlatılıyordu.
Rahmetli, Tansu hanımı severdi, ona “Tanso” derdi.
Haberi dinledikten sonra Hoca’ya dedim ki:
Benim DYP’ liliğim “şu andan itibaren bitmiştir hocam. Bu halka iki yıldır yalan söyleyen birinin liderliğindeki bir partiye oy veremem.”
Nitekim, öyle oldu, o tarihten sonra DYP’ye oyum nasip olmadı.
Sonra Mehmet Ağar Genel Başkanlığa getirildi.
Ağar, Erzurum valiliğinden tanıdığımız biriydi.
Naim Hocamız Ağar’ı da severdi.
Ben yine DYP’li olmadım.
Yıllar böyle geçti gitti.
Geçenlerde haber sitelerine Sedat Peker’in videoları düştü.
Ağar’ı, oğlu Tolga beyi ve bazılarını ima ederek suçlamalarda bulunuyordu.
Bu ağır suçlamaların hiç birisi soruşturma konusu edilmedi.
Hayatımızdan kimler gelmiş, kimler geçmiş.
Elimizde belge olmadan kimse hakkında su-i zanda bulunamayız.
Ama, Doğru Yol’un başına gelenlerden sonra doğru yolu bulduğumuz açık.
DYP’nin iki eski genel başkanı da şimdi AKP saflarında.
Ağar’ın oğlu AKP milletvekili.
Demem o ki;
Aldatılan sadece biz değilmişiz.