Dünya derme çatma.

Evler, ışıklar, Arnavut kaldırımlı yollar tersyüz olacak sanki.

Birazdan lambalar patlayacak;

sanırsın ki artık sevmenin karşılığı sevmek olmayacak!

Işık demetleri, kıvılcımlar yüzüme sıçrayacak.

Birazdan sesleri bastıracak köpeklerin çaresiz uluması.

*

Ne oluyor böyle…

neler aklımdan geçiyor delice!

Ağır ve yumuşak basıyorum yere.

Ama yinede çok hızlı yürürken duyduğum gürültülü ritm uğunuyor kalbimde…

*

Sanki herşey bitmiş…

Sanki toprak gibi, ölü gibi herşey…

Ve sanki kendi kendimin bataklığı gibiyim!

İçimin zehri midemden boğazıma kadar yükselmiş;

yavaş yıvış ceberrut!

Boğuluyorum da bağıramıyorum sanki,

kimse uyanmasın diye nezaketimden.

Sözde gece ama karanlık firari,

ne bulutlar yürür, ne de onlara yol gösterir gecenin lâciverdi.

*

Garip, en çok da gergin haldeyim.

Girift mi derler ikisinin bileşimine?

Reflünün batağı, çokuşmuş da batınımda yükselmiş.

Boğuluyorum ama sesim yok!

*

Dil.! o dil değil mi,

bunca yıldır sur gibi otuziki dişin ardına gizlenmiş,

sükût olmuş, lâl olmuş!

Birazdan aldığım son nefesim olacak…

birazdan burnumun kanatlarının titreşimi duracak,

ve bedenim, bedenim soğuyacak!

*

Ne kaldı geriye öffff, ne kaldı.?

Bağır…Ba-ğır…

Baaaağııııııııır!

Sesin içine ulaşsın.

Yatağında beklemişde kirlenmiş göğsün,

batağında taşkın olsun yıkansın.

Durma! Susma! Utanma.!

varsın herkes uyanırsa uyansın;

bağır!

sesin taaa içinin içine yağsın…

Herşey bitti dediğin yerde;

avazın bütün suskunlukların üzerinde dalgalansın!

*

Olmakla ölmek arasında geriye mutlaka birşey kalır.

Hançeren paralanırcasına yükselt haykırışını karanlığa;

yağmur olup gümbürdeyen sesinle,

Ve olmak ile ölmek arsında biliyor musun ne kalıyor geriye;

kahrolmamak kalıyor…kahrolmamak kalıyor!

*

Umut, misal-i ışıktır Tan yıldızından yürür sabahın uykulu güneşine.

*

Katiyen ihmal etme, kapını aralık bırak sen,

aralık ko da o güzelim şavkı eşiğinden süzülsün yorgun düşmüş yüreciğine.

Geriye direnmek kalıyor adamım!

Her şeye rağmen,

kahrolmamak kalıyor geriye…