Hayatta, bir “merhaba” ile başlar çok şey…

Yolculuklar, alış verişler, ziyafetler, ziyaretler…

Hepsi, bir “merhaba” ile başlar…

Ve bir “merhaba” ile başlar bazen sevdalar… Hatta, “merhaba” ile başlar vedalar!

Biz, o “merhaba”nın içini doldurmamışızdır hiç… Sokakta karşılaşınca “merhaba”; biten bir sevdanın son konuşmasına geldiğimizde “merhaba”

Bu “merhaba” bir başlangıç gibi görünse de, kandırır hepimizi… “Merhaba”nın içini tam takır ettiğimizden, alabildiğine boşalttığımızdan beri, “merhaba”ların ardına sadece güzellikleri, sadece paylaşımları, sadece birlikte yürünecek uzuuun bir yolculuğu eklemeyiz ki…

O yüzden “merhaba” ile başlayan sohbetlerin, sonu nereye varır bilinmez…

Düşünün bakalım hayatınızda “merhaba” ile çıktığınız yolda kaç arkadaş edindiniz kendinize!.. Kaç sevda, kaç sevgili edindiniz… Ve kaç kaçışın ilk adımında yine o “merhaba” vardı. Düşünün bakalım…

Cevat Şakir, Bodrum’a vardığında, Yokuş Başı’nda durup “merhaba” demişti, sürgününe…

Tutamadığı balıklara “merhaba” dedi her oltayı sallayışında denize…

Ve her eli boş geldiğinde evine, karnı doymayacak çocuklarına da dedi “merhaba!..”

Bu “merhaba”, aslında tehlikeli bir şey…

Çok tehlikeli…

“Elveda” deyip de sarıldığınız olmamıştır yârinize… Ama, “merhaba” diye oturduğunuz diz dibinden vedalaşarak, hatta bir daha asla karşılaşmamak üzere ayrılmışlıklarınız olmuştur mutlaka…

O yüzden, ben güvenmem pek “merhaba”ya!..

Hele, vedayla bitmiş ilk “merhaba”nın ardından gelen ikinci bir “merhaba” oluyorsa hayatta, tehlike daha yakın, veda sanki daha bir soluk soluğa gibidir ensenizde…

Her katil, karanlık bir pusuda sıkmadan son mermisini mutlaka “merhaba” demiştir…

“Merhaba” diye başlamış, sıkmış mermiyi, bitirmiştir…

Her biten sevda da o sıcak “merhaba” ile başlamıştır. Sonu, nereye varmışsa varmış, ama başlangıçtaki içi boş “merhaba” hep havada asılı kalmıştır…

“Merhaba”lar, bizim hayatımızın “selamsız bandosu”dur…

Telaş barındırır, heyecan barındırır, umut; hatta hayal barındırır…

Ama siz “merhaba” demeye hazırlanırken, “selamsız bandosu” gibi…

Bir tren durmayıverir…

Bir beklenen, gelmeyiverir…

Bir hazırladığınız “merhaba”, öksüz kalıverir…

Saklarsınız…

Nasıl olsa, herkese hep gereklidir…

Sevdada da, vedada da!