CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu SSK Genel Müdürü olduğu yıllardan tanırım.
Birkaç defa telefon görüşmemiz oldu.
Devlet görevindeydim.
Sayın Cumhurbaşkanına gelen talepleri kendisine iletir, kısa zamanda olumlu, ya da olumsuz cevaplar alırdım.
Sorumlu ve halkın sorunlarına duyarlı bir bürokrattı.
Siyasete atıldıktan sonraki yıllarda bir-iki defa yüz yüze görüşmemiz de oldu.
Nazik, kibar ve dürüst bir siyasetçi.
Vatandaş olarak kendisini severim.
Ülke ve halk yararına yapıcı muhalefet yapıyor.
Çözüm önerileri sunuyor.
Ne yazık ki, önerileri iktidar tarafından dikkate alınmıyor.
Sorunlar yumağının çözülmesine katkı sunmak isteyen böyle bir siyasetçi sırf muhalif olduğu için dinlenmiyor.
Verdiği mesajlar halkın bir kesimi tarafından olumlu algılanıyor, ancak oyları istediği seviyede artmıyor.
Bu da siyasetin cilvesi diyelim.
Bir zamandan beri, Kılıçdaroğlu ve bazı muhalefet liderlerinin 11. Cumhurbaşkanı Gül’ü önümüzdeki seçimde aday göstermek gibi bir çalışma içinde oldukları öne sürülüyor.
İnanmak istemiyoruz.
Zira, Abdullah Gül, halkta karşılığı olmayan bir politikacı.
Cumhurbaşkanlığı dönemini hatırlayanlar için olumlu tek puanı yok.
Böyle birini aday gösterme gafletine düşülürse ne olur?
Kaybeder, kaybetmekle kalmaz; kendisini aday gösterenleri de kaybettirir.
Gül’ü İngilizlere yakın görenler var.
Adaylığı konusunda İngilizlerden destek aldığını söyleyenler de var.
Nereden desteklenirse desteklensin, gördüğümüz tek sonuç, tek belirti, Gül’ün asla seçim kazanamayacağı yönünde.
Bu durumda, 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesi kaçınılmaz.
Ya da, CHP içinden başka bir aday çıkar.
Halkın bir kesimi bu adaya yönelir.
Gül’ü destekleyenler mahcup, Erdoğan’ı destekleyenler mağrur olur.
Umarız, ne Kılıçdaroğlu, ne diğer muhalefet partisi liderleri böyle bir hataya düşerler.