Güzel İzmir’imiz, takriben 400 yılda bir tekrarlanan büyük bir depremle sarsıldı.

25 canımız kayıp, 800’ün üstünde yaralımız var.

Ölenlere rahmet, kalanlara sabır ve başsağlığı, yaralılara şifalar diliyoruz.

Bu büyük afet karşısında büyük bir dayanışma sağlayan İzmirlilere olan hayranlığımız bir kere daha arttı.

Ev kadınları, enkaz kaldırma çalışmalarına katılan ekiplere, evlerinde pişirdikleri yemeklerini gönderiyorlar.

Bir yandan başka bir otel sahibi, otellerini depremzedelere açıyor.

İzmir, büyük yürekli insanların yaşadığı bir kenttir.

Orada yalana, riyaya, sahtekârlığa yer yoktur.

İzmirliler dürüst ve dobra insanlardır.

Ne yazık ki, kendilerine insan diyemeyeceğimiz bazı mahlûklar bu felâketi İzmirlilere yaptıkları çirkin iftiralarla yorumlamaya çalıştılar.

Başlarındaki örtü, sadece kafalarını değil, vicdanlarını, ahlâklarını, merhametlerini ve insanlık değerlerini de örtmüş.

Güneş görmemiş beyinleriyle Allah adına ahkâm kesiyorlar.

Önce, Allah’a iftira attıklarının farkında değiller diyeceğim ama, dinlerini bilmedikleri için evet, farkında değiller belki.

Bunlar, inandıkları müptezellikleri din sanan zavallılar.

İzmir’in kadınları güzeldir.

Onların ahlâkları da güzeldir.

Mahlûkların zina dediklerini onlar sevgileriyle ifade ederler.

Sevgilileriyle, her kesin gözü önünde el ele yürüyerek yaparlar bunu.

Onlar ise böyle açıkta sergilenen sevgileri zina olarak yorumlarlar.

Her şeyi karanlıkta yaptıkları için, aydınlıkta yapılanların anlamını çıkaramazlar.

Depremin enkazı altından çıkarılan canlılar hastanelere yetiştiriliyor.

Alkışlar arasında.

Dinini bilmeyen dinsizler belki buna da edecek laf bulurlar.

“Dinimizde alkış yoktur.” Diyebilirler.

Oysa, İslâm sevgi ve alkış dinidir.

Yapılan iyilikleri iyilikle değerlendiren,

Kötülükleri lânetleyen bir dindir.

İzmirli kardeşlerimize bir kere daha geçmiş olsun.

Allah beterinden saklasın.