İpek Yolu gezisi EylÜl 2022: Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan.

Değerli okurlarım,

Ben olanaklar dahilinde seyahat etmeyi, dünyayı gezmeyi, görmeyi, dünya halklarının yaşam biçimini,  kültürünü ve ülkelerin doğasını tanımak istiyorum. Bu amaçla saymadım ama kırka yakın ülke gezdiğimi düşünüyorum. Gerçektende aynı kıtada, aynı iklim koşullarında yaşasalarda  ülkeler bir birinden çok ayrı yaşam ve davranış biçimlerine sahip olabiliyorlar. Şimdiye dek yaptıgım seyahatlardan hiç anı ve gözlem yazmadım. Ancak bu defa başta Gazetemiz Durum’un sahibi Erhan Kızılyar olmak üzere bir çok arkadaşım mutlaka izlenimlerimi yazmamı istediler. Zira seyahat ettiğimiz ülkeler herhangi bir bölge değil köklerimizin kaynağı olan ülkelerdi. Eşitim Gonca Karademir ile;  Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’a iki haftalık bir kültür gezisi yaptık. Her ikimizde uzun zamandan beri bunu düşünüyorduk kısmet bu günlere imiş.

Ben bu ülkeler hakkında genel bilgi yazmayacağım. İsteyen herkes internetten bu ülkeler hakkında yeteri kadar bilgi bulur. Ben sadece kısa olarak kendi gözlemlerimi paylaşıp kısa bir değerlendirme yapacağım.

İpek Yolu ve bu yolun dünya ticareti ve ekonomisi üzerindeki etkisini bir çok insan bilir. Bu tarihi ticaret yolu üzerinde büyüyüp gelişen, zenginleşen ve çok önemli kültür merkezleri olan kentleri tarih kitaplarından okumakla kalmayıp olanakları olan herkes mutlaka  gitmeli, görmeli ve içine sindirmeli.

Her metrekaresi’nde tarih fışkıran kentler: Semerkant, Buhara ve Taşkent

Özbekistan’da  sırası ile; Semerkant, Buhara ve Taşkenti ziyaret ettik.  Gezdiğimiz herkentin her metre karesinden tarih, kültür ve medeniyet fışkırıyor.  Bu kentlerde bir çok eser bugün Unesco kültür mirası olarak kabul edilmiş ve korunuyor. Hanlar ve medreseler önemli bir yer tutuyor. Bu konuda da internette yeteri kadar bilgi var. Beni Şaşırtan burada Nasreddin Hocanın eşeği ile olan heykeli ve Eyüp Sultan türbesinin olması. İslam aleminin en önemli tıp insan  İbni Sina’  nın Buhara’da çok önemli bir yeri olduğunu bu seyatımım aracılığı ile öğrendim. Buhara’dan sonra Özbek demir yollarının hızlı tireni ile Tienşan sıradağlarınnın muhteşem görüntüleri arasında  Taşkent’e geçtik. (Orada Temir yolları)

Semerkant’ta ilk ilgimi çeken durum Caddelerin genişliği ve kentin yeşilliği oldu. Bazı caddeler inanın yarım fotbol sahası genişliğinde. Bu durumda Rusyanın etkisi olduğu kesin. Buna rağmen yeni yapılan caddelerinde eskilerinden geri kalacağı yok. Semerkant’ta hala yoğun bir ipekçilik var. Göz alabildiğine dut ağaçları ve kavak var. Kavak mobilyacılıkta, dut ipekçilikte kullanılıyor.

Semerkant’ı olanağı olan her insan görmeli

Semerkand Registan Meydanı’nı  olanağı olan her insan mutlaka görmeli diye düşünüyorum. Üç medresenin oluşturduğu meydan bir sanat ve kültür şaheseri. Bu eserlerde siyasete alet edilmeyen islamın yansımalarını görünce insan hayıflanıyor. Bu kadar muhteşim eserleri yaratan islam bugün neden yer yer bu kadar hoyratlaşabililiyor? Timur’u biz sadece Ankara Savaşı ile tanırdık meğer Özbekistan da bir kahraman ve devlet adamı imiş. İslam dünyasının yetiştirdiği en ünlü Gökbilimci Uluğ Bey’in heykelini ve müzesini ziyaret ettik.  Bu kadar önemli insanların yolu ve bilimin bugünkü müslümanlar tarafından takip edilmemesi insanı üzüyor.

Yeşiller içinde bir Taşkent

Taşkent benim gördügüm en yeşil kent. Bir Kentin yeşili  bu kadar mı  olur diye insan düşünmeden edemiyor. İnsanlar gün doğumundan gün batımına kadar ke nti gezse inanın güneş görmeden evine dönebilir. Bizimkiler gidip görüyorlar. Hiç mi ilham alınmaz?  Her fırsatta kentlerin yeşilini yok ederler. Keşke doların yeşilini sevdikleri kadar doğanın ve kentin yeşilinide sevseler. Taşkent’in metrosu bir sanat eseri.  Her Metro istasyonu bir sanat galerisi.  Pazarı ayrı bir dünya. Yok yok.

Biz size “Çunirih” diyenler azalmış

Bir haftalık Özbekistan gezisinden sonra Kazakistan’a geçtik. Kazakistan biliyorsunuz yüzölçümü bakımından dünyanın dokuzuncu büyük ülkesi. Buna rağmen ancak onsekiz milyon insan yaşıyor. İnsanlar geçimini çoğunlukla tarımla sağlıyor. İlk ziyaret ettiğimiz Kent Çimkent oldu. Çimkent Kazakistan’ın önemli kentlerinden biri. Burada Kaleyi ve özgürlük parkını gezdik. Kalede bire bir insanlarla konuşma olanağı bulduk. Burada da insanlar yavaş konuşurlar ve  biraz dikkatle dinlediğinde anlaşabiliyorsun. Eşitim Gonca burada hamur açarak ekmek yaptı. Bu ziyaretleri bitirdikten sonra sonra uçakla Almatı’ya geçtik. Almat’ın asıl ismi Almaata. Yani Elmanın atası. Çok kaliteli ve çeşitli elmaları var. Bu üç ülkede de tarım ürünleri alabildiğine bol ve kaliteli. En güzel karpuzu ve kavunu burada tattım desem abartılı olmaz. Almatıda Taşkent gibi yeşil. Kesinlikle betonlaşma yok. Umarım bizden  etkilenerek kentlerini beton yığınına dönüştürmezler. Etkilenme demişken 1990 lı ve 2010 ona kadar bu ülkelerde  müthiş bir Türkiye hayranlığı varmış. Kısmen şimdide var. Ancak Rehberimizin anlattığına güre önemli ölçüde azalmiş. Sebebini sorduğumda muhtelif yanıtlar verdi. Anladığım kadarı ile açık konuşmak istemedi. Bence hayal kırıklığına uğramışlar. Artık biz size ‘ (Çunirıh) (Çunmak, beğenmek)  anlamında sizi çok beğeniyoruz diyenlerin sayısı önemli ölçüde azalmış. Ben Özbekistan da bir çok Türkiye kökenli İş insanları ile karşılaştım. Ağırlıklı olarak; İnşaat, Tekstil ve gastronomi alanında iş yaptıklarını anlattılar.  Sadece Özbekistan’da değil her üç ülkede de varlar. Örneğin Kazakistan’da kaldığımız otelin işletmecisi Ağrılı, Kırgızistan’da yemek yediğimiz lokantanın sahibi Kırşehirli.  Semerkant’ta bir İnşaat melzemecisi ve Tektilci iş verenlerle karşılaştık. Buna benzer bir çok alanda varlar.

Cengiz Aymatov’un kenti:Bişkek'te Lenin, Karl Marx ve Engels 

Son durağımız Kırgızistan oldu. Kırgızistan’da genelde tarımla geçinen bir ülke. Bişkek kelimenin tam anlamı ile muhteşem bir kent. O kadar güzel,  güzel olduğu kadarda estetiğe önem verilerek ve itinayla inşaa edilmiş bir kent.   Cengiz Aytamov’un kenti. Her tarafı tarih ve kültür.  Kırgızistan Özbekistan’ın aksine hala Rusya’nın etkisinde. Rusya’da olmayan Lenin heykeli hala bütün ihtişamı ile ayakta. Sadece Lenin değil Karl Marx’ ın ve Friedrich Engels’in heykelleri de var. Bişkek’in yanı sıra Toktok kentini ziyaret ettik. Burada islam inancının yanı sıra Türklerin mezar taşları ve yazıtları (Bal Bal)  gezdik. Kırgızların beş yıldızlı otel dedikleri (Yurt)ları ziyaret ettik. Yurtlar kırgızlar için çok önemli. Göçebe yaşamı sürdükleri dönemin bütün özellikleri korumuşlar.  Kırgızlar türklerin tüm geleneklerini misafir perverliğinden tutun düğünlerine,  bayramlarına kadar koruyorlar.    Çok kısada kımızdan bahsedelim. Kırgızların ulusal içecekleri kesinlikle benim damak tadım değil. Ancak kımız insanların bedenindeki antioksidanları atmak için gerçekten ilaç. Alkol oranı düşünüldüğünden daha az. En çok 3-4 derece.

1780 metre rakımda  80  dereden beslenen göl: İSSYK Göl (Sıcak göl)

Kısaca bir değerlendirme yapacak olursam: Bu ülkelerin önemli derecede islam inancının etkisi altında kaldıkları kesin. İdari ve mimari bekımdan ise  Rusya’dan çok etkilenmişler.

Turizm açısından hepsi henüz işin başındalar. Bu alanda bizden öğrenecekleri çok şey var. Kültürel gezi için Özbekistan’a gidilmeli. Zira bu üç Kent gerçekten tarih dolu. Kazakistan ve Kırgızistan doğa turizmi için sınırsız olanak olanak sunuyor. Kazakistan’ın uçsuz bucaksız stepleri, Tienşan sıra dağlarının ihtişamı, Kırgızistan/ın Tienşan sıradağlarının yanı sıra dörtbinin üzerinde gölü, altıbinin üzerindeki deresi ve harika yaylaları ile dinlenmek ve yürümek için  inaıılmaz olanak sunuyor. Biz İssyk köl ( Sıcak göl) ü ziyaret ettik. Bir göl düşünün 1700 metre deniz yüksekliğiıde. Seksek dereden besleniyor bu dereler kar suyu taşıyor. Akışı yok.  Biz onaltı eylülde bu gölde yüzdük. Özelliği bir yanar dağla ilintili olması. Evet değerli okurlarım, sizlerden gelen istek üzerine gözlem ve tecrübelerimi sizlerle paylaştım. Umarım okurken keyf almişsınızdır.

*

Hıdır Karademir

 Rödermark Eylül 2022