Türkiye'de son günlerde bazı çevrelerce, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun inancı üzerinden siyasi geleceği için bir tartışma yürütülüyor.

21. yüzyıl dünyasında bireylerin inançlarının tartışılması ve bu nedenden dolayı ötekileştirilmesi, sanırım sadece müslüman ülkelere has bir durum.

Böyle ilkel, çağdışı, bireyin kişilik ve yaşam haklarına saldırının, insan yazarken bile zorlandığı, mide bulandırıcı bir siyasi mühendislikle, toplumun fay hatlarına müdahale edilerek, siyasi ikbal elde edenlerin, uzun vadede ülkeye nokta kadar faydaları olamaz.

*

Her fırsatta kitleler önünde avazları çıktığı kadar "Avrupa'nın kendilerini kıskandığını" tekrarlarlar. Oysa kısa zaman önce Almanya hükümetinde Türkiye uyruklu birinin Tarım Bakanı olduğu, yine üç gün önce kurulan Fransa Hükümetinin Milli Eğitim Bakanı'nın müslüman ve 28 kişilik Kabine'de de  11'nin kadın ve birçok Bakanında yabancı kökenli olduklarını biliyoruz.

Kılıçdaroğlu üzerinde yürütülen tartışma, bize bir gerçeği daha göstermiş oldu. Avrupa'yla Türkiye'de dahil, müslüman ülkeler arasında demokrasinin içselleştirilmesi ve düşünsel olarak 100 yıl, belki de daha fazla bir zaman farkı var.

*

Alevilerin kendi öz yurdunda payına düşen hep;  katliamlar, sürgünler, ötekileştirmeler, yok sayılmak ve asimilasyon oldu. Oysa tek istediği özgürce ve kardeşce bir arada yaşamak.Bu masum istek bile,İktidar ve yandaşları tarafından fazla görülüyor.Umarım ülkemin geleceği konusunda ki kaygılarım dan dolayı yanılırım,Çünkü ülke mi çok seviyorum.Ülkemdeki her pozitif gelişme biz göçmenleri fazlasıyla memnun ediyor. Türkiyeli göçmenler olarak biz de diyoruz ki; GELİYOR GELMEKTE OLAN.

22/05/2022. Rıza YENER / FOLSCHVİLLER/FRANC