-15 yıl belediye başkanlığı, bir okadar ilçe başkanlığı, 13 yıl öğretmenlik.

- 68 kuşağından- 69'da Değirmenköy’de başlayan toprak işgalini İbrahim Kaypakkaya’ya ileterek ulusal gündeme taşınmasına vesile olan bir isim.

-Siyasetin vefası yok. CHP’de hiç yok. Halin nedir diye soran olmaz!

-Öğrencisi olan 3 belediye başkanı

-Volkan Yılmaz  beş yıl öncesine göre seçime daha güçlü girecek

-CHP adaylık sorununu sorunsuz çözer ve küskünlükleri giderirse Silivri’de iddialı olur. Yoksa sıkıntı yaşar.

-Mümin Tuğlu sorularımızı yanıtladı. 

*

HAYAT ÜNİVERSİTESİNİN DERSİ: İYİLİKTEN ŞAŞMAYACAKSIN! 

*

Röportaj: Erhan KIZILYAR 

  13 yıl kadar liselerde ders verip ardından, 15 yıl belediye başkanlığı bir okadar ilçe başkanlığı yapan Mümin Tuğlu’yu, kendisinin başlattığı Değirmenköy Domates Festivali öncesi ziyaret edip, geçmişe doğru bir yolculuk yapıp, bugünü değerlendirdik. İkinci Dünya Savaşı’nın arifesinde dünyaya gözünü açıp, siyasi tarihin en önemli Gençlik Hareketlerinden biri olan 68. Kuşağı içinde üniversite okuyan, Değirmenköy’de gelişen bir toprak işgalini bir solcu gençlik lideri olan İbrahim Kaypakkaya’ya ileterek olayın ulasal gündeme taşınmasına vesile olan;  hayatı siyasetin ve eğitimin içinde geçmiş; çevresine, doğaya, insana, ülkesine duyarlı bir insan: Mümin Tuğlu. Biz sorduk o yanıtladı.

Hayatın seyircisi olmayıp müdahil olan duyarlı bir insan:  MÜMİN TUĞLU

-Sayın Tuğlu Değirmenköy’e gelip sizi ziyaret etmemek olmazdı. Gelmişken de biraz konuşalım. Ve sizi tanımayan okurlarımız için Tuğlu’yu tanıtarak başlayalım. Kimdir Mümin Tuğlu?

Tuğlu:1949 yılında o zamanki adı Germiyan olan eski Değrimenköy’de doğdum. İkokulu Değrmenköy’de bitirdim. O zaman girdiğimiz sınavda Arifiye İlköğretmen Okulu’nu kazandık.  1960 yılıydı ve 5 çocuk kazanmıştık.. Yatılı olarak gittik. 1960 yıllarda Arifiye’ye gidiyor, Şubat ta ve yazı tatilerinde geliyorduk. 1966 yılında bitirdik. O zaman ilköğretmen okullarından mezun olanlar köylere gidiyorlardı. İlköğretmen Okulu’nu bitirince, bizi seçerek Yüksek öğretmen okuluna gönderdiler. Öğretmen okulu mezunları üniversiteye giremiyorlardı Yüksek Öğretmen Okulu’na hazırlık sınıfı koymuşlardı. Biz öğretmen okulu öğrencileri olarak son sınıfı Çapa  Yüksek Öğretmen Okulu’nda Orada üniversite  giriş sınavına göre herkesi bir bölüme yerleştirdiler. Öğretmeler Okulları’ndan gelenleri matematik ve  fen bölümüne yerleştirdiler. Ben de Türkoloji bölümüne-  Türk Dili Edebiyatı Bölümü’ne kaydoldum. Biz Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’na kaydolduk ama Türkoloji,  İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne bağlı. Biz Edebiyat ile ilgili eğitimi Edebiyat Fakültesi’nde yaptık. Formasyonu Çapa’da gördük. Mezun olduğumuzda kura ile dağıtımımız oldu. Ben Bitlis Lisesi’ne atandım.  1971-1974 arasında 3 yıl Bitlis Lisesi’nde Edebiyat öğretmenliği yaptım. 74’te Çatalca Lisesi’ne geldim. Bir dönem orada kaldım. Eşim Piri Paşa’da (Silivri) öğretmendi. Eş durumundan Silivri’ye geldim. 1975 başından 1983 yılına kadar Silivri Lisesi’nde; öğretmenlik, müdür yardımcılığı, kısı da olsa müdür vekilliği görevlerinde bulundum. 12 Eylül döneminde, her tarafta olduğu gibi Silivri Lisesi’nde de tayin furyası çıkıp o güzelim öğretmenler dağıtıldı. Ben de Kayseri- Sarız’a atandım. 3-4 ay öğretmenlik yaptım Sarız’da. İstifa edip geldim. Bir müddet  kaynımın kırtasiye dükkanınında çalıştım .84’te de yerel seçimler vardı. Değirmenköy’de kendi köyüm olduğu için belediye başkanılığına aday oldum. Seçimi alarak 84-94 arasında iki dönem başkanlık yaptım. 94 te seçimi kaybettim. Bir müddet Beşiktaş Belediye başkanlığında başkan danışmanlığı görevinde bulundum. 99 seçiminde yeniden aday oldum ve seçimleri yine kazandım. 3. kez 2004 yılına kadar başkanlık görevini sürdürdüm. 94’te seçimi kaybettik zaten belediyeler de kapandı. 2004’ten 2015’e kadar kısa aralıklı olarak ilçe başkanlığı yaptım. Çünkü 2007 ve 2011’de melitvekili adayı olduk. 2007 de çok yaklaştık ama olmadı. 2015 sonucunda da ilçe başkanlığından ayrılıp, politikayı bırakıp kenara çekildim. Ondan sonra da Değirmenköy’de emekli yaşamımızı sürdürüyoruz.

Ninesi göç yolunda hayatını kaybetmiş

-Aklınızın ilk yettiğindeki Değirmenköy ü anlatırmısınız. Nüfus kaçtı- İstanbul’a ulaşım nasıldı? Kaç kardeştiniz ayrıca?

Tuğlu: Biz üç kardeştik. ikinci üç yaşındaydı üçüncü dokuz aylıktı. 1955 te annem vefat etti. Yollar topraktı. Değirmenköy, Silivri’nin en büyük köylerindeydi. 1964'te belediye oldu. 2 bin nüfusu vardı.  Eski Rum köyü.  4 -5 çeşme vardı suyu ordan alıyorduk, 7 den 70'e herkes sabah konvoy bahçelere tarlalara giderdil. Köyde kimse kalmazdı. Elektrik yok. Tuvaletler dışarda.  Kanalizayson yok. 63-64'te heyelan oldu.Ondan sonra Bayındırlık Bakanlığı’nca Değirmenköy ve Çanta E-5 kenarına iskan edildi. Para verildi. Planlı bir şekilde büyümeye başladı.  Selanik Mübadiliyiz. 1923 Mübadelesinde gelmiş dedem. 1919 doğumlu babam. Yolda ninem ölüyor. Babamın annesi. Böyle çok zorluk yaşamışlar o günlerde.

68 kuşağından Kaypakkaya ile Değirmerköylülerin yanında?

-Anladığımız kadarıyla siz 68 kuşağındansınız?

Tuğlu:Evet 68 kuşağındanız. 68 kuşağınının tam da ortasındaydık. Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’nda İbrahim Kaypakkaya Fen Bölümü’ndeydi ama merhabamız vardı, arkadaşlığımız vardı. O ilk başlarda Dev yol’da faaliyet gösterdi. Biz de SDD’yi kurduk. Sosyal Demokrasi Dernekleri vardı. Biz de onun temsilcisiydik. Değirmenköy’lülerin  fi tarihinden gelen 7 dönüm Esece Çiftliğinde arazisi olduğu söyleniyordu. Bunlar tek parti döneminde araziye saldırı yapmışlar ekmişler biçmişler ama o dönem jandarma dönemi ve başarılı olamamışlar. Çiflik sahibi ya milletvekili ya partili etkili bir isim karşısında köylü etkili olamıyor. 69 da yine Değirmenköylüler, parti ayrımı yapmadan traktörünü kapan o çiftlikteki araziyi sürdüler. Ben de üniversiteden köye gelmiştim. Baktım böyle bir durum var. Bunu kamuoyuna duyurmamız lazım. Böyle kalmasın. Döndüm okula İbrahim Kaypakkaya başta olmak üzere İbrahim Özdemir vardı eylemci arkadaşlardan onlara haber verdim. O arada Hürriyet ve Milliyet Gazetesi muhabirlerini alarak geldik Değirmenköy’e, Çiftlik alanına gittik. Sürülen yere. Askeriye set çekmişti. Milliyet ve Hürriye’te geniş bir şekilde yayınlandı. O gün saldırı yapıldı Jandarma tarafından bize. Tabi kaçabilen kaçtı, kaçamayan yakalandı. Ve sonuçta da bir iki gün sonra serbest bırakıldı. Daha sonra bizim sınavlar başlayınca ben okula döndüm. Ama  gençler iki üç yıl yine gelip köylü ile birlikte yaşamlarını sürdürdüler, köylülere eğitim verdiler, haklarına sahip çıkmaları konusunda uyardılar. Ve o zamanda Hukuk Fakültesi’nde İsmet Sungurbey vardı. Hukuk Profesörü. O Değirmenköy’ün sorunuyla ilgilendi sahip çıktı. CHP’li vekiller çıktı. Adalet Partisi vekiller de sahip çıktı. Yargıtay’a intikal edince Yargıtay’da kaybettik. Sonra orası satıldı.

Öğretmen Okulu’nda da eylemlerden dolayı dışarı da kalmak zorunda kaldık. Bir müddet Devrim Ocaklarında yattık-kalktık. Bir müddet ev tuttuk bir iki arkadaşımla orada kaldık. Yani YüksekÖğretmen Okulu’nun nimetlerinden yararlanamadık. Yeme içme problemi yatma problemi oldu. Buna rağmen 72’de de okulu bitirip gittik görevimize başladık.

68 kuşağı ülkesini seven gençlerin eylemini ifade ediyor

-Peki 68 kuşağı ile bugünkü kuşağın gençleri arasındaki en temel farklar nelerdir diye sorayım?

Tuğlu:- -68 kuşağı gerçekten ülkesini seven ülkesine sahip çıkmak isteyen gençlerin eyleminden ibarettir. Bu hareketler dünya daki gençlik hareketi fransa da başlayıp dünyaya yayıldıysa da bizdeki gençlerin tüm hareketleri ilk planda ünversitelerde iyileştirme üzerine başladı. Yatma, yemek gibi. Sonra ülkesini seven, ülkesine sahip çıkmak isteyen bir gençlik bu. Bu eylemlerde hiç insan öldürmediği halde, üç tane can idam edildi inat uğruna. Bir çokları başka şekilde hayatlarını kaybetti. O üç genç idam edilmeseydi ülkede üst düzey yöneticileri olabilirlerdi. Hepsi son derece zeki, bilinçli gençlerdi. Ama olmadı. Ülkesini seven bir nesil heba oldu gitti.

Üniversiteler pasifleştirildi gençlik hareketleri bitirildi

Tuğlu:Bugün zaten gelinen noktada dernekçilik yok edildi. İki tane öğrenci bir araya gelemez oldu.  Bir ara bir duyarlılık görüldü. Üniversite kollektifleri diye bir adları vardı. Daha sonra onları da göremez olduk. Anneler- babalar yönlendirildi. Gençlere sahip çıkın. Yoksa yazık olur gider gibi uyarıldılar. Gençlik hareketleri sona erdirildi. Üniversiteler pasifleştirildi.

-Boğaziçi’nde uzun süredir bir direniş var

Tuğlu:Boğaziçi Türkiye’nin uluslararası planda en etkili bilim yuvalarından biriydi. Keza ODTÜ’de öyle. Boğaziçi bugün öğretim üyeleri mücadele ediyor hala. Orada en parlak öğrencileri eğitim görüyordu. En değerli beyinler yetişiyordu. Keza ODTÜ de eski duyarlılığını gösteremez oldu. Dünya çapında üniversitelerimizin bir etkisi kalmadı.

‘Türkiye’nin ilk cumhurbaşkanı kimdir?’ Sorusunu bilmiyorlar

Tuğlu:Ben öğretmendim.  1978’te de gençlik hareketleri yaşandı. Ama bugünkü öğrencilere bakıyorum. Tesadüfen Whatshap gruplarından geliyor.  Orada uzmanım diyen, üniversite okuyorum diyen bilgi yarışmalarına girmiş videolar geliyor. İçler acısı, ilkokul çocuğunun bilmesi gereken soruları bilmiyorlar. Sokak röportajları yapılıyor. Burada sorular soruluyor. ‘Türkiye’nin ilk cumhurbaşkanı kimdir?’ diye sorulduğunda on kişiden dokuzu bilmiyor. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Böyle bir gençlik ile , böyle bir bilgi toplumu ile karşı karşıyayız.

Suyu havası güzeldi çünkü sanayii yoktu

-1972’de Bitlis’e gitmissiniz. Bana o tarihteki Bitlis’i anlatırmısınız. Nasıl bir şehirdi. Öğrencilerin durumu nasıldı?

Tuğlu -Biz mezun olmuşuz. Tayinim Bitlis’e çıktı. Başka şansımız yok gidip başlayacağız. Ben Üniversitede halk oyunları da ile de ilgilendim. Üniversitede iken TFK( Türk Folklor Kurumu) da arkadaşlarımız vardı. Oradada ilişkilerimiz vardı. Hatta şu andaki TFK’nın başında olan arkadaşta, Kayserilidir O. Biz onunla Yüksek Öğretmen Okulu’nda okurken bir ara ben Değirmenköylü bir arkadaş ve O bir evde kalmıştık.. Bitlisli arkadaşlarımız da vardı folklor ekiplerinde. Biz Bitlis’e tayin çıkınca,  ‘Nasıl bir yer dedik burası?’ sormaya başladık.  Herkeste bir memleket sevgisi var. ‘Oo ne duruyorsun be. Hemen git dediler. Harika bir yer. Suyu güzel , havası güzel. Ne duruyorsun çabuk git başla’dediler. Gittik suyu güzel, havası güzel çünkü sanayii yok.. Yabancılıkta çekmedik. Lisede edebiyat öğretmeni yokmuş.Gider gitmez derslere girdim. Tek edebiyat öğretmeni benim. Sekiz tane branş öğretmeni hepimiz genciz. 20’li yaşlardayız. Hep birlikte hareket ettik. Birlikte yedik içtik. Okulun bodrumunda odalar vardı orada kaldık. Daha sonra yurt yapıldı orada kaldık. Son senede ev tuttuk orada kaldık. Sonuçta Bitlis’teki öğrencilerimde görüşmeye devam ettim. Üç sene önce öğrencilerimle buluşup Bitlis’e gittim. İki sene sonra bir daha gittim Bitlis’e.. O dönemdeki öğretmen arkadaşlarımla da görüşüyorum.  Güzel bir şehir.

-Öğrencilerin durumu nasıldı?

Tuğlu -Ekonomik durumu iyi olmayanlar çoktu. Ama iyi olanlarda vardı. Bir aşiretten gelenler vardı.

-Tek lise mi vardı

Tuğlu -Yok bir de İmam Hatip ile başka bir Meslek Lisesi vardı. Düz lise sadece Bitlis Lisesi idi. Üç sene dolduğu için tayin istedik.

Öğrencileri arasından 3 başkan çıktı

-Çatalca’da öğretmenlik yaptınız, Silivri’de yıllarca öğretmenlik yaptınız. Tanıdığımız, tanınmış öğrencileriniz olmuştur. Siyasette bürokraside.

Tuğlu-Oldu tabi. Oldu da şimdi hatırladığım olur hatırlamadığım olur. Çatalca’da Belediye Başkanlığı yapan Fırat Aykut’un eşi öğrencimdi. Silivri’de Belediye Başkanlığı yapan Özcan Işıklar ve Hüseyin Turan öğrencimdi. Özcan Işıklar’ın eşi de öğrencimdi.  Kumburgaz’de belediye başkanlığı yapan Güngör Postacı öğrencimdi.  Metin Karakaş öğrencim. Tekin Bingöl, Bitlis’te lisede dönemimizde öğrenciydi.  Ben Tekin Bingöl ile konuştuk. ‘Siz bizim dersimize girmediniz fazla başka bir hoca gelmişti o girdi’ demişti. Ben dersine girdim girmedim ama bizim dönemimizde öğrenip görüp bakan bile olan var.

-Tekin Bingöl hatırladı yani.

Tuğlu:-Evet hatırladı. Yıllar geçti hiç bir öğrencimden tek bir saygısızlık görmedim. Benim dönemimdeki öğrencilerimden. Şimdiki öğrencilerin öğretmenlerine aynı davranış yok. O dönemdeki öğrenciler de kaliteli. Hiç bir sorunum sıkıntım olmadı öğrencilerimle.

Siyasette vefa yok, halin nedir diye soran olmaz!

-Siyasetle de yılarca uğraştınız. Siyasette vefa var mı?

Tuğlu:-Yok. Tek sözcükle CHP’de vefa yok.

-Diğerlerinde var mı?

Tuğlu:-Türkiye genelinde de yok. Bu ekip işimidir nedir. Sağ partilerde; bildiğim takip ettiğim, Adalet Partisi ANAP, diğer sağ partiler şimdi AkP de görev yapan, 3 dönem belediye başkanlığı yapan, seçilemeyen bırakın adayı,  aday adayını bile getirdi devletin en büyük kurumlarına yerleştirdi. Ne kadar bilgisi var kültürü var yok. Biz de hiç yok. Halin nedir diyen de yok. Bir gün belediye başkanları ile sohbet ederken, hatırladığım Zeki Bora, Mustafa  Göçküncü, ben ’Dedik ki; CHP’de parti hafızası da yok.’  CHP’de görev alan milletvekilleri, belediye başkanları emek vermiş yıllarını vermiş kişileri,  “Durum nedir ne değildir, Silivri’den kim aday olacak? Ne önerirsiniz?”  diye soran yok. O arada kim ilçe başkanı ise, yahutta genel merkez de kimse onun kararıyla oluyor. Vefa hiç yok. Sıfır yani. Sıfır

-Son ilçe kongresinde sizi göremedim. Protokole ön sırala baktım yoktunuz. Davet mi gelmedi, davet geldi de katılmadınız mı? Katıldınızda göremedik mi, nedir durum?

Tuğlu:-Ben delegeydim. İlçe delegeseydim. Ordaydım. Kenarda bir yere oturum. Protokole oturmadım. Süleyman Çelebi falan vardı. Elif Yılmazer falan vardı onlarla beraber oturdum. Sonra kapıya çıktım. Oy  kullandıktan sonra da ayrıldım

Silivri’de yerel seçim nasıl görülüyor?

-Mutlaka izliyorsunuz siyaseti. Önümüzde bir yerel seçim var. Hem kazandınız, hem kaybettiniz. Bir çok seçim yaşadınız. Burdan bakında Silivri’de CHP’nin durumu nasıl gözüküyor

Tuğlu:-CHP’nin köylerde dahil çok kötü olduğunu düşünmüyorum. Ancak bu son cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP bayağı bir badanaj yaptı. Genel Başkan o güne kadar iyiydi şimdi çok büyük muhalfet var. Genel başkan da başkanlıkta ısrar ediyor. Bir kısım partili de böyle giderse sıkıntı olur düşüncesinde. İşin sevindirici tarafı İmamoğlu tekrar büyükşehire adayım dedi. Onun daha bir derleyip toparlaması lazım. Onun toparlaması ilçelerdeki oy oranını da yükseltir. Silivri de o kadar kötü değil. Ancak şu anda Volkan Başkan devletin,  hükümetin gücüyle güzel ve olumlu işler yapıyor Yapılanlarda belediye başkanına yazılıyor. Burda seçime bu avantajla girecek. Beş seneki evvelki Volkan bey olarak girmeyecek. Daha güçlü girecek. CHP’de de adaylık sorunu henüz çözülmedi, çözülmüyor. Adaylık; kavgasız -sıkıntısız çözülürse iddialı olunur. Bir de kavgalı olurda inat uğruna gidip başka partiden aday olunursa şans azalır. Tek adayla dargınlar küskünler olmaz ise yarış eşit şartlarda sürer.

-15 yıl belediye başkanlığı yapmışsınız. Geriye dönüp baktığınızda şuna yapsaydım dediğiniz ne var uhdenizde kalan?

Tuğlu:-Var tabi. Bir defa iş olarak yapmak istediklerimi o günkü imkanlar içinde yaptım. Seçimlerde nasıl davranmam gerekir skonusunda yanlış yaptığıım konular var. İki yıl sonunda üçüncü döneme girerken, kahve konuşmasında düzgün ve anlamlı konuşma yapamadım. O zaman rakipleri suçlamadan gelen bir adaydım. Bizimkiler de çatıyorlar sana bir şey demiyorsun dendi. Son konuşma Cuma akşamı biraz aşırıya kaçan bir konuşma yaptık. O konuşmanın etkisiyle de çok az bir farkla seçimi kaybettim. Son dönemde tedbirini alamadık. Çok oy taşındı. Bu oy taşımanın da önüne geçemedik. Doğru Yol oy taşıdı ve birinci parti oldu. O tedbirleri alamadık.

-Soruya tam anlatamadım galiba, ben icraat olarak sormak istedim.

Tuğlu:-Yok yapabilecek hepsini yaptım. Hatta fazlasıyla yaptım. Şu anda Değirmenköy’dte iki dönemde bin tane arsa dağıttım beş bin liraya. 500 metre kare. 100 lira ödemeyle. Şimdi o arsaların bedeli beş milyon. Ayrıca sanayii kısmında gençlerimize iş imkanı olsun, Festival e katkıları olsun diye 2 bn 500 metre planladım. Muhalefet ettiler. Ben bunu bırakırsam kimse yapamaz dedim. Şimdi o muhalif olanların orada bir iki dönüm arsaları var.

-Sanayi sitesi gibi bir şey mi yaptınız?

Tuğlu:--Yok sanayii planlarını yaptım.

Festival 3 gün sürerdi  güzellik yarışması vardı

-Başlattığınız festivalin 39’ncüsü kutlanıyor.. Ne amaçla başlamıştı Değirmenköy’e ne kazandırdı?

Tuğlu:-Değirmenköy de başttığımız zaman çok büyük oranda domates üretiliyordu. Kamyonlar İstanbul’daki pazarlara domates taşıyordu. Fatih Çarşamba, Gaziosnapaşa,  Bakırköy’e  haftada üç defa  dometes sevk ediyordu. Sabahları  gidip akşam dönülüyordu. Üretim  çok fazla olduğu üretim olduğu için sorun çıkmasın diye gidip başkanlarla konuştum. Zabıtanız bize zorluk çıkartmasın. Sizde ‘Üreticiden tüketiciye’ diye pankartlar asın dedim. Bu şekilde bayağı devam ettik..  84 teki ilk festivalimizin davetini İstanbul Valisi Nevzat Ayaz yaptı. O gelince;  ilk genel meclisi basın çok yoğun ilgi gösterdi.  Her tarafta yer aldı. Amaç hem pazarlarda malımızı rahat girmesini girmek , bir de köylü motiive etmek. Kışları sohbetler edilip fesitval konuşulurdu. Hal Yasası çıkınca köylü pazarlara gidemiyor. Hal’e götürünce de malınıza sahip çıkamıyorsunuz. Ne para verilirse  onu alıyorsunuz. İstanbul ayağımız kesildi. Domates üretiminde azaldı. Domates 50 bin ton üretilirdi. . Şimdi azaldı. Zirai hastalıklar çıktı. Hem de arazi değerlendi. Vatandaş uğraşmaktan vazgeçti.  Bizim zamanımızda festival üç gün sürüyordu.  Trakya’dan belediye başkanları geliyordu. Yurt dışından gelenler gidiyordu. Güzellik yarışmaları ikramlar yok. Tanıtım satış eğlence döndü.

İyilikten şaşmayacaksın

-Öğretmenlik yaptınız, yıllarca dersler verdiniz. Belediye başkanı  oldunuz yıllarca hizmet ettiniz. Bildiğiniz gibi Maksim Gorki’nin ‘Benim üniversitelerim’ diye bir kitabı var. O da hayat üniversitesi’ni anlatır. Hayat Üniversitesi’nden aldığınız en güzel anlamlı dersler nedir.

Tuğlu:-Hayat üniversitesinin verdiği dersler şu. Normal koşullarda  yaşamınıza dikkat edeceksiniz ve size verilen görevleri dürstçe yerine giterceseksiniz.  ilişkilerinizi çok iyi noktada tutacaksınız. Büyüge ve küçüğe karşı. Yani bazen böyle kızıyorum. Vefasızlık görünce.  Diyorum ‘Kimse iyilik yapmaya gelmez’. Ama hemen akabinde de dönüp acıma duygularım kabarıyor,  herkese nasıl yardım ederim diye düşünüyorum hala. İyilik yapmayı düstur edindim kendime. Hala da öyle. Bu  konuda da arkadaşlarım çok eleştirdi beni. Belediye başkanı iken ‘Seni eleştiriyorlar, küfür ediyorlar. Sen gidip onların yanına oturuyorsun. Muhatap ediyosun.’ Diyorlardı. ‘Ya arkadaş bu görevler bize geçici olarak verildi. Yani o yarın bir gün bu yetkilerin hiçbirini kullanamayacağız. Hakaret ediyorlar, küfür ediyorlarsa bana etsinler siz üzerinize alınmayın’ diyordum onlara. Hayat Üniversitesi’nin dersi şu.  İyilikten şaşmayacaksın..