Eleştirilemeyecek yargı, değiştirirlemeyecek kılgı, sorgulanamayacak vargı ve zamandan azade olgu şuursuzluğu ne güzel anlatır değil mi. Yani bizi, insanı! Zamanın zehri dünyanın kahrı oldu insan kardeşlerim…
“Ölüm iyi yaşanmış bir hayatın başına konmuş taçtır” der Engin Geçtan. Olmak demek kısa bir zaman sonra çürümek demektir. Öyleyse alelacele olmayı istememek gerek. Ya neyleyelim o zaman? Yürüyelim, yürüyelim.! Ama kimi durakalalım, düşüneyazalım, hayal kuralım…kimi şaşakalalım, yordam arayalım…bahara, yaza, güze kalalım. Sade olalım bre, yalnız kalalım. Sonra yekinip yola koyulalım, yola koyulalım sonra. Nereye gidersek acımızı da yanımızda taşıyalım. Acı onurla taşınır, acımasızlık kibirle!
Sanki, yalnız kalmakla, yalnız olmak aynı şey midir. Yalnızlık vardır, yalnız kalınır! Yalnızlık vardır, maruz olunur!
“Yalnız kalmak” bizim istememiz gereken ve hakiki manada insanı besleyen dinamiklerden iken, “yalnız olmak” edilgenliğin içinde “edilgin” olmaktır. Yaniyam kafa karıştırmadan söylemek istersek mukozanın içinde afal apışık durmaktır.
İnsancığım;
yalnız kalan düş kurar, hakikati arar, sonra yola düşer. Yürümek yürekten başlar..ki yürek dediğin yürüyerek benzerini, eşitini, yoldaşını arar. Yola revan ol, esgin yardımcın ola, yele revan ol insancığım…
Yalnız kalmak başka bir şey, yalnız olmak başka! Yalnız olan isteksizdir yaşamaya. Uzaktır insanata, hayvanata. Münevsizdir, mülevvestir, hem, yabancıdır koskoca tabiata. Tenhalığından korkma, insansızlığından kork insancığım…
Yalnız olmak maruz kalmaktır, hastalığına mecbur olmaktır. Mecbur olmak ki seçeneksizliktir, müptelâlıktır, müptezelliktir! Seçeneksizliğini benimsemek, duvarlarını yıkamamaktır of! tutsaklığını aşamamaktır! Maruz kalacağına, yalnız kal…
Yalnız kalmak ile yalnız olmak tersine iki haleti ruhiyedir yakından bakıldığında. Ammaaaa! yalnız kalmak ruhsal zenginlik, yalnız olmak tekmil fukaralıktır!
Yalnız kalan, uzaklardan bir fotoğraf bekleyen eşhastır…yalnız kalan, özleyen, umursayan, ölüm ölüm bekleyen bir nefestir…yalnız kalan umurunca ve umudunca boğazı düğümlenen fanidir... Ve yalnız kalan, sevdiklerinin adına bir ağaç dikmesini hayal eden, nasihat eden, vasiyet eden beniademdir a çobanpüskülüm, sana kalan yalnızlığını sev…sev de içinde kal.
Yalnız kalan kendilik mertebesini kendinde arar, kendilik makamında kendini sever…yalnız olan kendinden dahi habersizdir, haberiniz ola…
Yalnız kalan çileli insandır, yalnız olan ıssız ve bigane.
Yalnız kalan hayal kurar, yalnız olan rüya görür. Hayaller gerçeğe evrilse de, rüyalar zihnin kerhanesidir…bak söylemedi demeyin, sözüm size kerhaneciler, Haa ha ha…
Yalnız kalmak, yaz sıcağında buz gibi kaynayan bir yolüstü pınarına varmaktır. Yalnız olmak duyulmamak, görülmemek, susuz kalmaktır. Kızgınlıktır yalnız olmak. Küskünlüktür, uzaklıktır, eylemsizliktir bir de. Yabancılık halidir insana, evrene, zatına. Tutunamamaktır. Kendini kendinden etmektir, kendi kendinle geçinememektir hem de.
Yalnız kalmanın hikmeti, hakikati, haysiyeti vardır, yalnız olanın kahredici bir hüznü.
Yalnız kalmak çoğalmaktır, yalnız olmak uğrun uğrun azalmak.
Yalnız kalmak derine bakıp anlamakken, yalnız olmak sesini duyurmak için en derinden çığlık atmaktır.
Yalnızlığa “yalnızlık” konursa “yapayalnızlık” olur. Yapayalnızlık dediğin gönlün kepengini çekip kapatmaktır…Ve karanlıktır, ve korkunçtur, ve yapayanlıştır.! Yalnızlığa hayal, öz, bir de maya gerek, işte o zaman mucize denen bir çok şey gerçek olacaktır.
Yalnız olan mağlup, mahcup ve meyus olandır. Yalnız kalan ise “yalnız olanların” mecburiyetini kavramaya mecbur olandır…Anlamak sıradan değilse dahi geçicidir, kavramak ise ölümsüz…
Yalnız kalmaktan korkmayın, yoz ve yalnız olmaktan koruyun kendinizi. Tanrı yalnızlığınızı beslesin. Zaman zaman yalnız, yaşadıkça esenkalın efendim.
Sevgilerle…