Adam, tanıdığı ne kadar eczacı varsa hepsine adını yazdırmıştı.

Geçen gün, yakınındaki eczacı aradı:

“Aşı geldi, reçetenizi getirin, alın.”

Adam, sevinçle Aile Sağlık Merkezine koştu, aile doktoruna vardı.

Önce, vatandaşlık numarasını sordu doktor hanım.

Baktı bilgisayara,

“Risk grubunda değilsiniz. E-nabızdan sürekli takip edin. Risk grubuna girerseniz, gelin reçetenizi yazalım.”

Adam, 75 yaşında.

İki defa kalp krizi geçirmiş.

Kalp ameliyatı olmuş.

Ama risk grubuna girmiyor.

Peki bu adamı niçin 65’likler grubuna alıp aylarca sokağa çıkmasını önlediniz?

Meğer, bu durum herkesin başına gelmiş.

Başka bir dost, 91 yaşındaki annesi için gitmiş aile doktoruna.

O da bilgisayarı açmış, bakmış, annesinin risk grubunda olmadığını söylemiş.

Bir başka dost, 75 yaşında.

Şekeri var, tansiyonu var, kalbi var. Ama risk grubunda değilmiş.

75 yaşındaki adam, “madem devlet vermiyor, bari paramla alayım” diyerek tekrar eczaneye koştu.

Eczacı, “maalesef” dedi. Parayla da satamıyorlarmış.

Bu kadar insanı aşı mağduru yapan bakanlık bu aşıları kimler için getirmiş olabilir? Soruları sosyal medyada yankılanıp duruyor.

Bakanlıktan cevap yok, aşı da yok.

Bu durumda gözler Koca’ya çevriliyor.

“Yav Koca, koca adamsın; özel hastane açmışsın, zengin olmuşsun, üstelik bakan da yapmışlar seni. Yav, bir salgını doğru dürüst yönetemiyorsun.”

Diyenler haksız mı?

Koca bakan işin içinden çıkamıyorsa, sade vatandaş nasıl çıkacak?

Eczacılar Birliği 1,5 milyon doz aşı bağlantısı yapmış, bakanlık ona da izin vermemiş.

İzin verilseymiş elde 3 milyon doz aşı olacakmış.

“Gölge etme, başka ihsan istemez” diyenler haksız mı?

Belediye yardım kampanyası açar, buna engel olursun.

Bedava ekmek dağıtmak ister, onu da durdurursun.

Sonra “askıda ekmek” diye kampanya açarsın.

Ne ayaksın arkadaş?