Mustafa Kemal Atatürk’ün Antalya’yı ziyareti sırasında, falezlerdeki eski adı Rumkuş olan, sonradan Erenkuş adı verilen noktada uzun uzun bakıp ‘‘Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir’’ dediği söylenir. Atatürk’ün o sözü, kentin ‘‘sayın’’ları tarafından Antalya ile ilgili her etkinlikte mutlaka dile getirilir.

Ulu Önder, Erenkuş’ta durup Kaleiçi ve çevresinden oluşan 1930’un şirin kıyı şehri Antalya’yı, batı falezlerini, Konyaaltı’nın eşsiz kumsalını, Beydağlarını mavi bakışlarıyla taramış; Beldibi’nden Kemer’e uzanıp Olimpos’ta sonsuzluk hissi vererek gözden kaybolan Torosların çam yeşili ile Akdeniz mavisinin kucaklaşmasında ruhunu dinlendirip bu sözü söylemiş olmalı.

Bugün Antalya’yı görse aynı değerlendirmeyi yapabilir miydi?

O gün ‘‘Hiç şüphesiz ki dünyanın en güzel yeri’’ olarak görünen Antalya bugün ne durumda?

İster kıyıya inip aşağıdan yukarıya, ister yükseklere çıkıp yukarıdan aşağıya, ister doğusundan batısına, ister batısından doğusuna bakın…

Üstü başı paralanmış, yüzü gözü yara bere içinde bırakılmış, istismar mağduru bir zavallı göreceksiniz.

Daha da kötüsü, bu güzellikten geriye kalanları koruyup kollaması için umut bağlananların arsızca, yüzsüzce saldırılarla istismarı sürdürüyor olması.

Son günlerin açıklama beklenen tartışmalı konuları; Lara Sahili’nin kiraya verilmesi kararı, en yüksek binanın 4-5 kat olduğu Kepez’deki bir mahallede imar tadilatıyla 15 katlı rezidans izni, Çağlayan’da seçimden önce geri gönderilen plan tadilatının seçimden sonra oy birliğiyle kabulü, hâlâ bir sonuca bağlanmamış olan hafriyat işleri ve bu konudaki usulsüzlük-yolsuzluk iddiaları.

Var mı söyleyecek sözü olan?