İktidarın gözlerini kapatıp kulaklarını tıkadığı derin yoksulluk, ülkenin en gelişmiş şehirlerinden birinde; İzmir’de beş çocuğumuzu hayattan kopararak varlığını en yüksek perdeden haykırdı…

Ancak…

‘‘Biz iyiysek herkes iyidir, biz yiyip içiyorsak herkes adına yiyip içiyor, ‘itibar’ı koruyup yüceltiyoruz’’ anlayışı; ‘‘kuru ekmek buluyorlarsa aç değillerdir’’ aymazlığı, vicdansızlığı aynı perdeden karşılık verdi…

Arsızca, utanmazca…

Hem de bu sorunu kökten çözmesi gereken en köklü kurum TBMM’de; kadın ve anne olarak yüreği en çok yanması gereken birinin ağzından…

AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, İzmir’de beş çocuğun yangında hayatını kaybetmesiyle ilgili eleştirileri yanıtlarken şöyle dedi:

‘‘…Bakınız, şimdi, ben bilerek yapılan destekleri söylemedim, ailemize bir yıl içerisinde 110 bin 705 lira bakanlığımız tarafından, kaymakamlık üzerinden de 9 bin lira civarında. Ayrıca, elektrik desteği verilmiş, başka destekler verilmiş fakat şu var: Aile tüm bunlara rağmen çocuklarına kendi bakmayı tercih etmiş. Kimsenin çocuğunu zaten zorla alma kastımız yok. Öyle bir imkân da yok zaten ama şu da var: Burada annenin de hayat tarzı, işte acılı günde söylemek istemiyorum, yani annenin de çocuklarına bakmayla ilgili bir meselesi varsa bununla alakalı hep çağrıda bulunuyorum: Yani hep beraber ortak yeni bir sistem üzerinde konuşalım diyorum. Yani siz dönüyorsunuz, dolaşıyorsunuz, her şeyi bir paraya bağlıyorsunuz. Yani bütün mesele, bu problemlerin olmasının sebebi parasal sebepler mi?..’’

Özellikle ‘‘annenin hayat tarzı’’ sözü tüylerimi diken diken etti. Yakınlarının, komşularının açıklamalarını dikkatlice okudum. Açlığa, sefalete direnerek yaşama çabasından başka bir olay göremedim.

Annenin eleştirilen yaşam tarzı,  kağıt toplayarak çocuklarına bakmaya çalışmak; kağıt toplamaya çıktığında 5, 4, 3, 2, 1 yaşlarındaki beş çocuğu peşinde gezdiremeyeceği için onları evde bırakması  olmalı.

Gerçekten utanılacak bir hayat tarzı var ortada. Ancak utanması gerekenler o hayat tarzına mahkum edilenler değil, yurttaşına öyle bir hayat tarzına mahkum edenlerdir.