İslâm’ın muazzez Peygamberi Hz. Muhammed, temsil ettiği din adına emeğe verdiği değeri şu sözleriyle ifade etmişti:
“İşçinin teri kurumadan, emeğinin karşılığı verilmelidir.”
Emeğin kutsallığı, sadece ekonomik gerçek olarak değil, din öğretisi olarak da karşımıza çıkıyor.
Emek, hem üretim açısından, hem dinimiz açısından, hem alın teri açısından kutsaldır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve ilgili yasalarda İşçi ve işveren hakları teminat altına alınmış, grev ve lokavt hakkı Anayasal bir hüküm olarak yerini bulmuştur.
Her yıl 1 Mayıs’ta kutlanan işçi bayramı da bu anlayışla ele alınmış ve Anayasal bir hak olarak tanınmıştır.
Yıllarca sağ partilere oy vermiş, piyasa ekonomisine inanmış, kendini liberal olarak tanımlamış insanlar olarak yıllarca bu bayrama mesafeli kaldığımızı itiraf ederiz.
Particilik ve ideolojik kalıplar insanı böyle yanlışlıklara, haksızlıklara sürükleyebiliyor.
Biz de sürüklenmişiz.
Bizim gibi düşünen bazı dostlarımızın sosyal medyada pişmanlıklarını dile getirip işçi kardeşlerimizden özür dileyen mesajlarını okuyunca, böyle insani bir itiraftan uzak kalmayı düşünemedik.
Salgın bize ve insanlığa yeni kavramlar öğretti.
Kapitalizmin sonunun geldiğini görüyoruz. Bundan böyle devletler, sosyal devlet ilkesiyle yönetilecektir. Bunun emarelerini görüyoruz.
Şimdi biz de bütün benliğimizle işçilerimizin 1 Mayıs İşçi Bayramlarını kutluyor, alın terlerinin mahsulü olan bayramlarını yürekten kutluyoruz.
Sosyal medyada 1 Mayıs gösterilerinde takınılan bazı tavırları resimleriyle izlerken üzüldüğümüzü ifade etmeliyiz.
Devlet, 1 Mayıs kutlamalarına izin vermekte kıskanç davranıyor.
Yanlış bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz.
Bazı meselelere ideolojik ve siyasal yaklaşımlarla bakmanın ne kadar mahzurlu bir davranış olduğunu anlatacak pek çok misal arasına, işçi bayramına karşı takınılan olumsuz tavırları da katabiliriz.
Virüs salgınının her yanımızı kuşattığı bir dönemde, emeğin ve üretimin değeri daha çok anlaşılıyor.
İşsiz insanlarımızın yaşadığı dramı üretimsiz ve emeksiz aşmak mümkün değildir.
İşte emek, bu yüzden bir kere daha kutsaldır.
İşçilerimizin hak ve ücretlerinde hasis davranmamak gerekir.
Emeğiyle geçinen, çoluk çocuğuna emeğiyle bakan insanlarımız bu dönemde maddi imkânsızlıklarla karşı karşıyadır.
Devletimizin, devlet olma sorumluluğu ile bu kesimin sıkıntılarını gidermesi beklenir.
Anayasamızda öngörülen “sosyal devlet” ilkesi budur.
Devletin “baba”lık vasfı da bunu gerektiriyor.