Bugün Arife.. Yarım bayram..

Çok uzaklarda kaldı çocuk kalbiyle karşıladğımız bayramlar.. Bazılarımız bayramlık alacak anne –babalarını yitireli yıllar oldu. Bayram en çok ta bu gibi insanlar için tesellisi zor bir acı.. Ne size bayramlık alacak ebeveynleriniz var, ne sizin elinizi öpeceğiniz ebeveynler dünyada.  Hiç bir öpülesi el annenin -babanın elini, hiç bir hediye çocukken, annenin-babanın aldığı hediyenin yerini tutmuyor..

Ve kapıları vuran hiç bir el; bayram da bir kaç şeker ya da bayram harçlığı için kapıyı vuran minik çocukların ki kadar saf ve temiz değil.

Bugün arife yarım bayram..

Kim vuracak kapıları yarın şimdi.. 

Hangi melek yüzlü çocuk zili çalıp ta şeker isteyecek.

........

Dünyada yüzbinlerce insanın hayatını alan koronavirüs nedeniyle uygulanan ev hapsindeyiz.

Kapılaır kilitli., Sokaklar sessiz. Parklar ıssız..

Kahveyi, çayı yalnız yudumlamak zorundayız.

Yolumuz uzum mu kısa mı,

Heyecanımız yüksek mi alçak mı?

Bunlarım geçelim isterseniz..

Yürekler soğuk, bakışlar donuk, kelimeler kifayetsiz çoğu yerde..

Hayallerimiz  kimsesiz ..

Dijital dünya’nın mahkumuyuz artık.. Umut telefonlarda,  dijital yol ile alacağımız mesajlarda, paylaşımlarda..

Kahveyi, çayı yalnız yudumluyoruz uzun zamandır..

........

Bugün Arife yarın bayram..

Yine de insan da umut..

 Yine de öyle yıkma kendini diyen bir küçük hareket, bir dokunuş hayata..

Büyük bir marketteyim. 16-17 yaşlarında sarışın mavi gözlü şeker mi şeker bir genç kız.. Yırtık kot blucini beyaz tişörtü belli ki hali vakti yerinde bir ailenin çocuğu. Sıra uzamış gidiyor arkalara. Her vatandaş dört günlük tatil için bayağı malzeme almış.  Üç kasiyer ter içinde para sayıyor.

Sırada en öne gelmişim . Malzemeleri poşete doldururken,  bu genç kız elinde üç adet hazır dondurma ya da çikolata ile yanıma yaklaştı. Belli ki sıradan alıp çıkmak istiyor. Üç minik dondurma için o kadar sırayı beklemek istemiyor.  Duruyor yanımda.  Tam para üzerini alırken tezgahtara üç minik dondurmayı uzattı.  Ben ayrılırken kasiyer ‘sıra’ diyordu.   ‘Şımarık biri demek ki.. Sıra falan tanımıyor’ diye düşündüm.. İçerde ne oldugunu pek anlamadan  migrostan ayrılıp yan taraftaki kuruyemişçiye girdim.  Biraz reçellik kuru üzüm ve kaysı alıp çıktım. Tekrar marketin önüne gelirken bir  kenarda ; kir pas içinde, yüzleri kara, tenleri koyu  8-10 yaşlarıda üç çocuk. Ve yanlarında az önce marketin içinde üç dondurma almaya çalışan o sarışın genç kız. Çocuklar dondurmaları bir yalıyor ki.. Genç kız dondurmaları onlara almış. Onlarla sohbet ediyor..  Genç kız için düşündüğüm ‘şımarık’  yorumunun yerini  bu kez ‘Ne güzel bir yürek”aldı. 

Hayat işte. 

Ve nerden geldiyse aklıma.

Ta üniversite yıllarında sıkça söylediğim biz Zülfü Livaneli bestesi..

“Kapıları vuran benim,

Teyze amca bir imza ver

Çocuklar öldürülmesin

Şeker de yiyebilsinler...”

........

Pandemi  biter, bu virüs te yok olur gider öncekiler gibi..

Geriye bu zamanlardan;  insanın yüreğine dokunan bir küçük davranış, bir uzanan el, bir güzel tını kalır.

Bir de kör karanlıkta yitip gitmiş;  sözüm ona dostluklar, adamcıklar, şatafatlı makam koltuklarının içinde kaybolmuş insanlık..

Kaybolmayanlara, dost yüreklere, insanlığını yitirmeyenlere.. Bayramı hak edenlere ..

 İyi bayramlar efendim..